Hz. Muhammed Temporal Lob Epilepsi Hastası mıydı?


Hz. Muhammed dünya tarihine bıraktığı izler bakımından en etkin insandır (bknz: Micheal H. Hart/ Dünyaya Yön Veren En Etkin 100). Tabi, söz konusu kitapta Muhammed'in kutsal kitabı kendi hevasından yazdığına dair iddialar bulunsa da bu Muhammed Peygamber'in bıraktığı izleri görmezden gelmelerine neden olamamıştır. Bütün bunlara bakıldığında böyle etkin bir liderlik gösteren peygambere tarih boyunca onlarca mesnetsiz eleştiri, dezenformasyon ve suistimal gibi kötü niyetli yaklaşımlar uygulandığı da bir gerçektir. Çeşitli batılı sözde araştırmacıların ve natüralist ateistlerin başını çektiği bu dezenformasyon rüzgarının bir örneği ise Hz. Muhammed'in Temporal Lob Epilepsi hastası olduğuna dair iddialardır. Çeşitli kaynaklardan alınan sahih hadisler anlama noktasında dezenformasyona uğratılmış ve sahih olmayan bazı hadisler ise bu iddia sahiplerinin yardımcılarından biri olmuştur.
Öncelikle hadisler hakkında fikrimi belirtme gereği hissediyorum. Hadisler dini anlama noktasında "Tarihi Kaynak" olarak yardımcı olduğunu düşündüğüm metinlerdir. Dinin özünü temsil eden ayetler kadar önemli olduğunu düşünenlerden değilim (zira bu oldukça yanlış bir tutumdur). Çünkü, her tarihi kaynak gibi hadisler de çelişkiler barındırmaktadır. Geleneklerin etkisinde kalmıştır ve menfaat doğrultusunda onlarca hadis uydurulmuştur. Böyle bir durumda hadislere bakışın yalnızca Kur'an süzgecinde doğru olabileceğini savunmaktayım. Dolayısıyla Kur'an, dinin özünü, geleneklerden ve menfaaatlerden, hakkı ise batıldan ayıran yegâne Din-i ilahi kaynaktır.
Hadislere bakış açımdan anlaşılacağı üzere, metin boyunca öne sürülecek olan hadisleri nasıl yorumlayacağımı da tahmin edebilirsiniz. Suistimal ettikleri hadislerle peygambere malûm hastalığı nasıl ilişkilendirdikleri bir kenara dursun, öncelikle bu hastalığın üzerinden geçmek gerektiğini düşünüyorum. Umarım, Allah bu yazımı salih amellerimden biri olarak sayar, başarıyla sona erdirmemi, dolayısıyla insanlara faydalı olmasını nasip eder.

TEMPORAL LOB EPİLEPSİ NEDİR?

Temporal lob nöbetler beynin her iki temporal lobundan kaynaklanan nöbetlerdir. Temporal loblar duyguları, savaşma ya da kaçma tepkilerini işler ve kısa süreli hafıza için çok önemlidirler. Bir temporal lob nöbetinin bazı belirtileri, öfori, korku, panik ve deja vu gibi ara sıra ortaya çıkan hisler de dahil, bu işlevlerle bağlantılı olabilir. Temporal lob nöbeti sırasında, bilinciniz kısmen açık olabilir.

TEMPORAL LOB EPİLEPSİ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Bir uyarı olarak temporal lob nöbetinden önce aura olarak bilinen alışılmadık bir his yaşanabilir. Temporal lob nöbetleri olan herkes auraları yaşamaz ve auraları yaşayanlar da bunları hatırlamayabilir. Aura aslında küçük bir nöbetin ta kendisidir. Gözlemlenen bilinci ve tepki verme yeteneğini bozan nöbetin içine yayılmaz. 
Aura örnekleri şunlardır: 
  • Ani bir sebepsiz korku hissi
  • Deja vu deneyimi (o an yaşanan şeyin daha önce de olduğu hissi)
  • Aniden oluşan garip bir koku veya tat
  • Karın bölgesinde yükselen bir his 
Temporal lob nöbetleri yaşayan insanlar nöbet sırasında kısmen bilinçli kalabilir, ama aynı zamanda etrafında olanların farkında olmaz ve çoğunlukla ne olduğunu hatırlamaz. Temporal lob nöbeti genellikle 30 saniye ila iki dakika sürer. 
Temporal lob nöbetlerinin belli başlı özellikleri ise şunlardır: 
  • Çevrenin farkında olmama 
  • Sabit bakma
  • Dudak şapırdatma 
  • Tekrarlanan yutma ya da çiğneme 
  • Olağandışı parmak hareketleri, toplama hareketi gibi 
  • Temporal lob nöbetinden sonra şunlar olabilir: 
  • Kısa süreli zihin bulanıklığı ve konuşmakta zorluk çekme 
  • Nöbet sırasında meydana gelen olayları anımsayamama 
  • Başkası söyleyene kadar nöbet geçirdiğinin farkında olmama
Bütün bunlara göre yazımızla alâkalı olarak bazı aktivistlerin temporal lob epilepsi hastalığının semptomlarını şu şekilde sıraladığı söylenebilir:
  1. halusinasyonlar
  2. kas seğirmeleri
  3. karın ağrısı
  4. ani ve derin duygu belirtisi (korku gibi)
  5. anormal ağız hareketleri
  6. anormal baş hareketleri
  7. terleme
  8. yüzde kızarma
  9. hızlı kalp atışları
  10. görme, konuşma, düşünme, farkındalık ve kişilikte değişmeler
  11. hafıza kaybı
Temporal Lob Epilepsi rahatsızlığı üzerine bu kısa incelemeden sonra, hastalığın semptomlarının peygamberde de görüldüğüne dair hangi hadisler nasıl kullanılmaktadır buna da bir göz atmak gerekmektedir.
Belirtilere uygun hadis rivayetlerini kullanarak iddialarını metnin başında belirttiğim kişiler delillendirmeye çalışsalar da belirtilerin birkaçına uygun kaynak bulamamış, belirtilere benzerlik gösteren kaynakların bazılarında ise çarpıtma yapmışlardır. Söz konusu rivayetler şu şekilde sıralanabilir:

1) Görsel ve İşitsel Halusinasyonlar ve Korku Hissi

“bir gün ona melek gelip, ¨oku!¨ dedi. resûlullah ¨ben okuma bilmiyorum¨ dedi. resûlullah hâdisenin devamını şöyle anlattı: ¨ben okuma bilmiyorum¨ deyince, melek beni tutup kucakladı ve tâkatim kesilinceye kadar sıktı. sonra bıraktı. tekrar, ¨oku!¨ dedi. ben tekrar, ¨okuma bilmiyorum¨ dedim. beni ikinci defa kucaklayıp tâkatim kesilinceye kadar sıktı. sonra tekrar bıraktı ve ¨oku!¨ dedi. ben yine, ¨okuma bilmiyorum¨ dedim. beni tekrar alıp, üçüncü sefer tâkatim kesilinceye kadar sıktı. sonra bıraktı ve ¨ey resûlüm! yaratan rabbinin ismiyle (sana vahyolunanı) oku! o, insanı alak’tan (embriyo’dan) yarattı! oku! rabbin, nihâyeti olmayan kerem sahibidir. o, kalemle (yazmayı) öğretendir ve insana bilmediği şeyleri bildirendir¨ diye geçen sûre-i alak, âyet 1-5’i okudu.” (buhari, cilt 1, 1, 3)

Burada peygamberin işitsel ve görsel olarak bazı halisünasyonlar gördüğünü iddia ediyorlar. Aynı zamanda burada dikkat edilmesi gereken husus iddialarının "bunlar hiç yaşanmadı, Muhammet bir yalancı" değil, "bunlar hiç yaşanmadı ve Muhammet hastaydı" şeklinde olduğudur. Bu iddiaları daha fazla desteklemek adına ise işitsel halüsinasyonlara şu örneği vermektedirler:

“hâris b. hişâm, rasûlullah’a: “yâ rasûlallah! vahiy sana nasıl geliyor?” diye sordu. rasûlullah: ’bazen zil sesi şeklinde gelir ki bana en ağır geleni budur. o hal benden gider gitmez meleğin bana söylediğini kavramış olurum. kimi zaman da melek bana bir adam şekline bürünerek gelir. benimle konuşur ve ben söylediğini iyice bellerim.” (buhari, cilt 1, 1, 2)

Söz konusu hadislerin sahihliği bir kenara dursun bir kişinin metafiziksel olarak nitelendirilen bir olay karşısında korkması gayet doğaldır. Bu yaşanan olayın gerçekten yaşanması veya halüsinasyon olması yorumları kişinin kendi inancına göre değişir. Sonuçta inanmayan biri için bu olay epilepsi sebebiyle cereyan etmese bile, onun için kesin olarak bu vahiy iddiası peygamberin bir yalanıdır. Bu yüzden, inanmayan kişiyi bu durumun vahiy sonucunda gerçekleştiğine inandıramazsınız. Zaten inansaydı, mümin olarak nitelendirilebilecek biri olurdu.

2) Korku ve Titreme Hissi

“allah’ın resulü bu olaydan sonra dönerken boynu ve omuzları arasındaki kaslar titriyordu. nihayet hatice geldi ve hatice’ye “beni örtünüz, beni örtünüz” dedi. korkusu gittiğinde hatice’ye şöyle dedi: ey hatice bana ne oluyor? bana kötü bir şey olacağından korktum.” (buhari, cilt 6, 60, 478)

Yine aynı noktaya geliyoruz bir insanın bir olay karşısında korkması ve titremesi gayet insani bir durumdur. Ayrıca ateistlerin bu iddia ile kendi ayaklarına sıktıkları söylenebilir. Çünkü peygamberin bu vahiy olayına verdiği tepkiler insani olmasaydı belki de onun profesyonel bir yalancı olduğuna dair delilleri artabilirdi. Vahiy gelirken ne yaptı ve ne yapmadı? Yüzünde kurguladığı bir peygamber rahatlığı mı vardı yoksa bir şeylerden korkmuş ve kaçmak mı istiyordu? Vahiy almak bakkaldan sakız almaya benzemeyeceğine göre, tabiki korku, titreme, terleme olabilir. Kaldı ki bunların olması değil, olmaması anormal bir durumdur! Sevgilisinden, patronundan mesaj gelince bile eli ayağı birbirine dolanan kişiler, Allah'tan vahiy gelince ne olmasını bekliyorlardı?

3) Anormal Ağız - Dudak Hareketleri

“peygamber vahyi alırken büyük bir zorluk içine girer ve dudaklarını kıpırdatırdı.” (buhari, cilt 9, 93, 615)
Bunu bir semptom olarak görüp, iddialarını desteklemek isteyenlere direkt olarak Kuran'dan bir cevap gelmektedir.

“Ey peygamber! sana inen vahyi acele belleyip ezberlemek için dilini kıpırdatma. çünkü o’nu senin kalbine yerleştirmek ve gerektiğinde okutturmak bizim işimizdir.” (Kıyame 16-17)

Bu dudak hareketlerinin, çarpıtıldığı gibi epilepsi krizindeki bilinç dışı dudak hareketleriyle ilişkili olmadığı, tam aksine peygamberin vahyi ezberleme çabasından ibaret olduğu doğrudan Kuran'dan anlaşılmaktadır.

4) Anormal Sesler Çıkarılması

Burada bir hadis örneği sunulmamıştır lakin surelerin başındaki elif lam mim gibi harflerin sara krizi esnasında çıkardığı sesler olduğunu, dolayısıyla anlamsız olduklarını iddia ederler. Bu da tamamen kendi iftiralarını desteklemeye yönelik bir iddiadır.

Tezlere Karşı Antitez

Bu birbirinden temelsiz ve mantıksız iddiaları ortaya koyanların bazı soruları da cevaplandırması gerekir. Örneğin; iddia sahipleri, söz konusu halüsinasyonların sistemli ve anlamlı görsellerden oluşmadığını ve çoğu zaman hatırlanmadığını hasır altı etmektedirler. Zira epilepsi rahatsızlığında görülen karmaşık görüntü, ses ve koku etkileri gerçek dışıdır, Hz. Muhammed’in 23 yıl boyunca aldığı vahiylerdeki gibi benzer içerikler epilepsi krizlerinden mevcut değildir. Üstelik, bu zamana kadar epilepsi krizi geçiren hangi hastadan, birbiriyle uyumlu ayetler, sûreler ve uzun uzun mesajlar aktarıldığı görülmüştür, bu konuda takdiri de okuyucuya bırakıyorum. 
Ek olarak, temporal lob epilepsi krizi şöyle ifade edilmektedir:

“uyarım şeklinde beliren olağan dışı bir sensasyon emporal lob krizinden önce ortaya çıkabilir. temporal lob krizi geçiren herkes bu auraları tecrübe etmediği gibi, tecrübe eden herkes debunları hatırlamaz. aura örneklerinden bazıları ise şunlardır: anlık korku ya da eğlence, garip bir koku, tıpkı lunaparkta binilen oyuncaklarda olduğu gibi midede bir iç kalkması hissi. 1-2 dakika süren krizden sonra konuşma zorluğu, kriz anını hatırlama zorluğu, kriz geçirdiğinin farkında olmama ve aşırı uyku hali görülebilir.”(Kaynak için tıklayınız)
Hz. peygamber vahyi aldıktan sonra tam şuurlu hal ile kendisine gelen mesajları aktarması, bu mesajlar doğrultusunda mekke ve medine toplumunda birçok problemi çözmesi; hristiyan, yahudi, putperest ve birçok köklü din ve gelenek mensupları ile teoloji tartışmalarına girmesi, savaş ve barış durumlarını düzenlemesi, sıfırdan bir devlet kurması, 23 yıl içinde arap yarımadasının tamamen kendisine bağlaması, yukarıda aktarılan 1-2 dakikalık hatırlanması bile kolay olmayan düzensiz görsel halüsinasyonlarla nasıl açıklanabilir, bunu da iddia sahipleri ayrıca cevaplandırmalıdır.

Epilepsinin Diğer Belirtileri ve Hz. Muhammed’in Yaşamı

Temporal lob epilepsi hastalığının diğer belirtisi de, hafıza problemidir. Hastaların yaklaşık %70’inde hafıza sorunu olduğu bilinmektedir. Oysa Hz. Muhammed’in hayatına bakıldığında hafıza problemine rastlamak şöyle dursun keskin hafıza örnekleri ile karşılaşılmaktadır. Örneğin, Kur’an-ı Kerim’i örnek gösterilebilir. Hz. muhammed 23 yılda vahiy olarak 600 sayfayı aşkın bir kitabı almış ve her defasında üzerine yeni sûreler ve ayetler eklenmiştir. Vahiylerde verilen mesajların hep aynı olması ve birbiriyle tutarlı olması gelen tanrı vahyinin güçlü bir hafızaya kaydedildiğinin göstergesidir. Ek olarak iddia sahiplerinin yaptığı gibi hadislerden örnek vermek gerekirse;
"Müşrik olan mutim bin adiy Hz. Muhammed’i 620 yılında himaye etmişti. Hz. peygamber, aradan 10 yıl geçtikten sonra mekke’nin fethinden sonra dahi bu olayı anıp mutim bin adiy’e olan vefasından söz etmişti." (Buhari, megazi, 12)
Epilepsi hastalarında böyle bir hafıza söz konusu olmaması gerektir.
Bununla da bitmedi, epilepsi hastalarında görülen bir başka semptom konuşma zorluğudur. Temporal lob hastalarının %40’ı konuşma, isimlendirme ve kelime bulma konusunda sorunlar yaşamaktadırlar. Oysa Hz. peygamber az, öz, açık ve net konuşması ile bilinirdi.
Bu konuda üç meşhur rivayeti sıralanabilir:
  1. hz. ayşe’den: hz. peygamber’in konuşmasının (tane tane olması sebebiyle) sözcüklerini saymak isteyen sayabilirdi. (buhari, menakıb, 23)
  2. hz. ayşe’den: hz. peygamber’in konuşması, onu herkesin anlayabileceği şekilde açıktı. (ebu davud, edep, 18)
  3. enes bin malik’ten: hz. peygamber önemli bir şey söyleyeceğinde onu (titizlikle) üç kez tekrar ederdi.
Temporal lob epilepsi hastalarında görülen bir diğer belirti de depresyondur. Temporal lob epilepsi rahatsızlıklarında depresyonun yaygınlığının genel nüfusa göre daha fazla olduğu saptanmıştır. Oysa Hz. Muhammed depresyon sahibi olması bir kenara, hayata pozitif bakması ile bilinirdi. Hayatı boyunca birçok saldırılara maruz kalmış ve sıkıntılarla karşılaşmıştır. Deli muamelesi görmüş, kabilesi tarafından dışlanmış, davete gittiği Taif’te taşlanmış, boykot süresince aç bırakılmış, yurdundan atılmış, hakkında ölüm kararı çıkarılmış, bütün bunların yanında altı defa evladını yitirmiş, evlat acısı ile karşılaşmıştır. Peygamber'in bütün bu karşılaştığı sıkıntılı anlarında “biz allah’ın kullarıyız ve biz o’na döneceğiz” (bakara, 2, 156) diyerek sabır gösterdiği de ayrıca bilinmektedir.

Bu konudaki bir hadis örneğinde ise yine üzüntü ve sıkıntı anlarında mü’minin takınması gereken tavrı, peygamberin şöyle ifade ettiği rivayet edilmiştir:

“Ben mü’minin işine hayret ederim; çünkü onun her işi hayırdır. bu durum, mü’minden başka hiç kimse için böyle değildir. şayet ona sevinç verici bir şey isabet ederse şükreder; bu kendi lehine bir hayır olur. eğer ona zarar verecek bir durum isabet ederse sabreder; bu da onun lehine bir hayır olur.” (müslim, zühd, 64)

Son olarak, temporal lob epilepside görülen bir diğer problem de düşük cinselliktir. Hz. peygamber’in belirli hikmet ve amaçlara dayanan evliliklerine leke bulaştırmaya çalışan kimselerin, hem peygamberi kötü namlarla anıp hem de temporal epilepsi hastalığının düşük cinsellik belirtisini savunmaları da "bu ne yaman çelişkidir ya hu" dedirtmektedir.

Sonuç

Öncelikle bu uzun yazıyı çeşitli kaynaklardan beslenerek ve alıntılayarak yazmama yardımcı olan fikir sahiplerine minettarım. Bu mesnetsiz iddialara son derece kısa cevaplar da verilebilirdi ama daha fazla detay verip daha fazla konuda bilgi sağlamak yazının amacına daha uygundur. Peygamberin etkinliğini küçümsemek için ortaya atılan bu iddialar, iftiralar ilk ve son değildir. Önce peygamber çok zeki bir sosyologtu deyip ağızlara bir parmak bal çalarlar, sonra toplumu değiştirmek için vahiyleri uydurdu derler yine kendi inaçsızlıklarını savunurlar. Tutmadı mı? Peygamber epilepsiydi de gitsin. İnanmamak isteyen, bunun için uydurduğunuz bu iftiraya da inanır zaten. Sadece vahiy esnasında görülen korku, titreme, terleme gibi birkaç belirtiden yola çıkarak ortaya attığınız epilepsi iddiasının ne kadar çürük bir iddia olduğunu sorgulamazlar.

Ekstra

Hadislerin sahih olup olmadığı konusu benim ilgi alanım değildir, lakin söz konusu hadislerin sahih olmasında da herhangi bir problem yoktur. Çünkü burada tez olarak sundukları bu hadislerin kullanılma şekli tamamı ile iddialarını desteklemek kaygısıyla yaptıkları kötü niyetli bir dezenformasyon örneğidir. Gerçekleri çarpıtmaktan başka bir şey değildir. Bütün bunları söylemek için bu iddianın temelinin nereye dayandığına bakmak yeterlidir. Örneğin "Did Prophet Mohammad (PBUH) have epilepsy? A neurological analysis" başlıklı bir makalede (bknz: İlgili Makale), bu iddianın "Byzantine Christian Historian Theophanes Claimed Muhammad had epilepsy." şeklinde Bizanslı Hristiyan Tarihçi Theophanes'e ait olduğunu bildirmektedir. Tabi, kimi tarihçiler bu görüşü bir karalama propagandası olduğunu ileri sürerek reddetse de, bazı araştırmacılar temporal lob epilepsinin Muhammed'in âyetleri alabilmesinin olası bir nedeni olduğunu düşünebiliyor. Fakat, bu iddia tamamen mesnetsizdir. Nedeni ise bu sözde bilimcilerin kötü niyetleridir. Bugün doktora gitseniz, bir teşhis için onlarca kontrolden geçmek zorundasınız, kaldı ki zaman zaman yanlış teşhis de koyulabilmektedir. Fakat ne gerek var ki doktora gitmenize? Bizim sözde bilimcilerimiz 1500 sene önce yaşamış bir kişiye zamanın ötesine teşhis koymakta zorlanmıyorlar. Üstelik ellerinde ne kanıt var, aynı coğrafyada bile yaşamamış, varlığı bile şüpheli hristiyan theophanes adlı kerameti bilinmez şüpheli bir şahsın binlerce km öteden teşhisi... Bizim sözde bilimcilerimiz ellerindeki bu delil gördükleri garabetle teşhis koyabiliyorken ne gerek var ki onlarca tahlil yaptırıp doktora gitmenize?
Bunlar ilk de değildir. Aynı kişiler Hz. Musa'nın Tur Dağı'nda tanrıyla konuşmasını, kendisine gelen vahiyleri, yine söz konusu dağda yetişen narkotik bir bitkiyi kullanmış olmasına da bağlayabiliyorlar.
Buradan anlaşılıyor ki, bu söz konusu bilimcilerin dogma dediği dinler, yine aynı bilimcilerin sözde biliminden daha tutarlı. Çünkü, ne hikmetse ot içirdikleri Hz. Musa ve onlara göre epilepsiden muzdarip olan Hz. Muhammed, insanlığa sürekli aynı mesajı veriyorlar, aralarında asırlar olmasına rağmen...
Biride çıkıp sormuyor ki, "ulan biz bunu iddia ediyoruz ama nasıl oluyor da bu iki insan farklı sebeplerden dolayı aynı kafayı yaşamışlar?".
Bunlara sorsan biz şöyle bilimciyiz, biz böyle bilimciyiz derler ama milattan sonra 580 yılında yaşamış bir tarihçinin nasıl olur da kendinden 2700 küsür kilometre uzakta ki biri hakkında nörolojik teşhis koyabildiğini asla sorgulamazlar.

Çağatay Çağlayan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaşam: Değerler ve İnsanlar

İnsan, Dünya'ya mı Aittir?