Kayıtlar

Din etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Tefeci Devlet: KYK Kredisi ve Nas

Resim
Daha önce faiz ve enflasyon arasındaki ilişkiyi incelemiş ve bunun dini anlamda yorumunu yapmıştım. O yüzden bu konulara yeniden girmeyeceğim, lakin enflasyon miktarında faizin Kur'an'da yer alan ve haram olan "Riba" ile uyuşmayacağı kanaatindeyim. Bunu söyleyerek bu yazıya başlayabilirim. Uzun zamandır yaz(a)mıyorum. Zira yazabilmek için beslenebilmek gerekli. Eskisi kadar da okumuyorum artık. Kitap okumanın öyle çok matah bir şey olduğunu da zannetmiyorum. Derdinizi artırmak istiyorsanız okuyun. Aptal statüsünden sizi çıkarır kitap okumak ama IQ seviyesi ve dert doğru orantılı olarak artıyor bu süreçte.  Zaten bu düzende kimse sizden filozof olmanızı beklemiyor. Bilginizi ne kadar fazla paraya dönüştürebilirseniz, o kadar fazla huzura kavuşuyorsunuz. Ama benim gibi aptallık yapıp, yüzeysellikten uzaklaşıp her konuyu derinlemesine incelemek zorunda hissederseniz kendinizi huzurunuz kaçıyor benim gibi.  Bugünlerde bizim o büyük devletimiz, İslam'ın san

Enflasyon Miktarında Faiz

Resim
Yine dünya ve ahiret arasında kaldık bu konuyla. İnançla örülü vicdani yük o kadar zorluyor ki insanı, aklın söylediği meleğin gönlünü mü kırar, şeytanı melek gibi mi gösterir düşünmeden edemiyorsun. Meleğin gönlünü kırmaktan da haddini aşan şeytana haddinden fazla değer vermiş olmaktan da korkuyorsun. Gelelim günümüzün meleklerine ve şeytanlarına. Halifelerine ve sultanlarına... Hz. Ömer ve Selman-ı Farisi arasında şu konuşma geçer: - Ben halife miyim, yoksa sultan mı ? - Eğer sen, Müslümanların malından bir dirhem dahi olsa, kanunsuz olarak (hakkın olmadığı halde) alırsan ve bunu da keyfin için harcarsan o zaman sultansın; değilse halifesin.  Bu sözler Ömer'i ağlattı. Bir gün Ömer dedi ki: "Allah'a yemin ederim ki ben halife miyim, sultan mıyım bilemiyorum. Eğer sultansam vay halime." (İbn-i Sa'd, a.g.e., Iv/113.) Günümüzün karar vericileri gerçeklerden uzak, ideolojik körlük ile aldığı kararlarla veya kirli çıkar hesaplarıyla bir "Sultan" olduklarını

İnançlar Üzerine

Resim
Dini konularda yoğun kafa karışıklığı olanlar (ki bu normal) genelde 3 yolu tercih ediyor.  1-) Her şeyi sarıklılardan duyduğu gibi kabul edip gerektiğinde radikal oluyorlar. 2-) Modernist görüşleri kabul edip ılıman müslüman oluyorlar. 3-) Deizme yakın tarihselci oluyorlar. 1. Grup gerçekten samimi. Hiç lafı dolandırmadan direkt olarak söylenildiği gibi kabul ediyorlar, sorgulamıyorlar.  Örnek olarak, cariyelerle ilgili ayete bakalım. Olası bir savaş durumunda radikal bir müslüman erkek (evli bile olsa) savaş esiri cariyeleri istediği kadar alır. Ayetin tahlilini yapabilecek ilme sahip değilim. Bilenler konuşur üstüne bu konunun tabi ama söz konusu kişiler evli bile olsa edindikleri cariyeleriyle nikah gerekmeksizin cinsel ilişki yaşayabilirler. Bunu helal saymaktadırlar. Eğer ahlaki yapınız bunu kaldırabilecek boyutta değilse 2. şıkkı denersiniz. Modernist yaklaşımlar... Modernistler "hayır öyle değil, nikah şarttır ve rıza olmalıdır" derler. Hangi ayete

Şüpheyle Barışmak

Resim
Önceden dini konularla oldukça haşır neşirdim. Akaid ve kelam adını verdikleri ilimle, yani teolojik felsefeyle daha çok ilgilenirdim. Çok fazla gayrimüslimle konuşup, dinleyip, tartıştığım olmuştur. O zamanlar inancıma kesin gözüyle bakıyordum. Benim için mutlak doğru oydu. Her şeyin cevabını bulabileceğim iddiasındaydım ama yanıldım. Geldiğim şu noktada halâ müslümanım. Kafasında onlarca soruları olan fakat inanmayı seçen bir müslüman. Bu sorulardan kaçıyor değilim veya bu sorular beni dinsizliğe sevk edebilecek sorular değil. Cevapsız sorular bunlar. Tüm inançların ve inançsızlık inancının birleştiği nokta burası. Bilinmezlik. Artık bazı şeyleri bilemeyeceğimi fark ettim. Ah o insanın egosu yok mu... Her şeyi bilebileceğini düşündürür, cevapları bulamadığında "zaten bu inanç yanlıştı" der. Hayır, sorun inancın yanlışlığında değildi. Cevapların olmayışındaydı. İnsanlar "inanıyorum" dedikleri Tanrı'nın özelliklerine ya vakıf değiller ya da unutuyorl

Günah ve Gurur

Resim
Şeytan'ın günaha sevketme gibi kötü bir huyu vardır evet ama şeytanın belki de en güzel huyu günahkarları günahlarıyla gurur duyacak kadar amatör bir hale getirmesidir. İşlediği günahtan zevk alan amatör artık bundan gurur da duymaya başlıyor. Gizli kalacağını düşündüğü her şeyi artık kendi diliyle ifşa ediyor. Bunu toplumun her kesiminde görebilirsiniz. Sigara, alkol kullanıp adam olduğunu zanneden mi dersin, birlikte olduğu kadınları her yerde anlatan mı dersin. Ne ararsan var, sürüsüne bereket. Bu amatörler bunlardan zevk alıp, gurur duyuyorlar ama hayatları da aynı ölçüde zindana dönüyor, lakin çoğu farkına bile varmıyor. İlk önce yaşadıkları toplum tarafından gözden düşüyorlar. İnsanlar yüzüne gülse de artık bu kişiye günahlarının yüklediği şaibeden dolayı güvenmiyorlar, arkasından konuşuyorlar. Makamı, mevkisi, parası yoksa günden güne gözlerden düşüyor ve gün geliyor gurur duyduğu şeyleri anlattığı kişilerden bile tek bir yardım bile göremiyorlar. Tabi, bun

Sen'in Gelmeyişine

Resim
Eylül de bitti. Ve sen hâlâ gelmedin. Yağmurlar damlayacaktı ıslak saçından, gözyaşından bir deniz getirecekti seni. "Ah"ların şişirdiği yelkenleri yürek zarından yapılmış bir gemiyle gelecektin. Ellerinde gözlerimi getirecektin; seni Yusuf bilip, Yakup gibi giderken ardınsıra yolladığım gözlerimi. Bunca küf kokmayacaktı ayrılığımız. Kavlimiz böyle değildi. Beni hacil bırakmayacaktın ele güne, dosta düşmana karşı. Sevmek yüreğe saplanmış bir bıçaktı, biliyorum; fakat bunca firkatin adını da koyamıyorum. Bilseydim, imrenir miydim hiç uçan kuşlara? Bilseydim, aylardan Eylülü, vakitlerden akşamı, çiçeklerden zambağı, kuşlardan turnayı, leyleği koyar mıydım lügatlere? Bak, kokun geldi burcu burcu toprak gibi, bir yoksulun ellerine düşmüş Sıcak ekmek gibi, kan gibi, gözyaşı gibi, ter gibi, emek gibi. Fakat sen gelmedin. Acın geldi, sancın geldi. "Derin bir nefret olmadan derin bir muhabbet nasıl olur?" demiştin ya! Bak, kıtlıkta verilmiş bir sokum gibi yollad

Varoluşsal Bunalım

Resim
Geçmişe dönüp bakıyorum özellikle dini anlamda ne çok bunalımlar yaşamışım meğer. Boşluğa düştüğüm sırada, Bilmem kaç milyar yıllık Dünya varoluşunda ortalama 63 sene gibi komik bir zamana/ömre sahip olmayı hiç anlamlandıramazdım. Ateizm, deizm hepsini şıklarım arasına koyardım ama yok hiçbir anlam yok. Yaşamak için gerekli araçlara sahiptim ama anlamlandıramıyordum. "Ne için yaşam" sorusunu cevaplandıramıyordum. Dolayısıyla, dinime inanmaktan başka bir yolum da yoktu. Bu manevi boşluklara neden düştüm diye soruyorum kendime. Aldığım yanıtlardan biri ise yaşadığım çevreyle alakalıydı. Benim çevrem muhafazakar, dinine bağlı bir çevredir fakat içlerinde şükürler olsun varlıklarına ki birkaç tane sorgulayıcı insan barınıyordu. O güzel insanlar bir kenara dursun, vaktimin çoğu gelenekçi, radikal dindarların ekseninde geçti. Ben bir imam hatip mezunuyum. Bazen oradan mezun olmak benim için iyi mi oldu kötü mü oldu çözemiyorum ama tüm lise hayatım bir fikirsel mücadele içinde geçti

Kuran'daki Riba Meselesi: Faiz mi Tefecilik mi?

Resim
Kurân-ı Kerim'de, "Borç verilen şeyi belirli bir ilâve ile geri alma" mânasında olan ve feyz kökünden türeyen fâiz kelimesi yoktur. Bu kelimenin yerine, Kuran'da ribâ kelimesi kullanılmıştır. Riba'nın ise bugün anladığımız faiz anlamında mı yoksa tefecilik anlamında mı kullanıldığı yoruma açıktır. Eğer faiz anlamında kullanıldıysa riba, neden riba kelimesi yerine faiz kelimesi kullanılmadı? Eğer tefecilik anlamında kullanıldıysa neden ısrarla Faiz haramdır diyorlar? Faiz haramsa neden haram? Tefecilik haramsa neden haram? Bu soruların yanıtının insanı bu konuda hakikate yaklaştırabileceğine inanıyorum. Genelde "faiz haramdır çünkü..." diye başlayan cümlelerin sonu "emeksiz para kazanırlar" ile biter ama bu fetvayı verenlerin, altın gibi döviz gibi kaynakların değerinin artmasıyla kar edilmesine karşı olduğu görülmez.  E hani emeksiz para haramdı? Eğer samimi iseniz ve gerçekten faizin emeksiz para kazanmaktan dolayı haram olduğunu d

Muhafazakâr Gençlerin Pasivize Edilmesi: Cinsel Baskılar

Resim
Ufak Bir Hatırlatma Muhafazakar gençlerin halet-i ruhiyeleri üzerine yazdığım bu yazı muhtemelen radikal islamcıları (%100) veya dindar insanları (%40) mutlu etmeyecektir. Hatta kimi bu ne saçmalıyor da diyebilir, lakin bu yazının konusu toplumda gözlediğim bir durum analizini içermektedir. Dolayısıyla, ben gördüğüm gerçekleri söylemek, anlatmak zorundayım. Mutlu etse de etmese de... Bu yazıyı "Kadın Üniversiteleri 2021'de açılacak!" haberi üzerine yazmaya karar verdim. Zaten bir şeyi yazmam için de benim mutlaka bir şey görüp tetiklenmem gerekiyor. Güzel ülkemin vasıfsız siyasetçileri öyle saçma kararlar alıyorlar ki tetiklene tetiklene 1 senede 51. yazıya ulaştım. Yazıp, çizip giydiriyorum. Duyan var mı? Yok. Fakat birkaç insanın kafasını açabiliyorsam bu yazılarla, benim için kafidir. Doğrusu kimse okumasa da yazardım. Zira, ilk yazılarımı kimse okumazdı da zaten. Yazı yazmak benim için psikoloğa gitmek gibi bir şey oldu artık. İçimi döküyorum ve bu beni rahatlatıyor.

Politeizm: Birden Fazla Tanrı Var Mı?

Resim
Rabbim! İlmimi arttır... (Taha/114) Selam okuyucu! Bu sefer gündem dışı bir konuyla karşına geldim. Ne yazsam ne yazsam diye düşünürken şöyle felsefesi ağır, altyapı isteyen bir mevzu hakkında yazayım dedim. O yüzden şimdiden söyleyeyim okurken metnin dili ağır gelebilir veya kafanda onlarca soruyla başbaşa kalabilirsin ama benden tavsiyesi dili boşverip sıkılmadan okumaya çalış, kafandaki soruları da soruver bir zahmet. Zira bir DM kadar uzağındayım. Bunları yaptıktan sonra kafandaki kuşkuların bir nebze de olsa giderileceğini düşünüyorum. Ek olarak, bu ufak girizgâha son verip, felsefi sığlığa geçiş yapmadan önce şimdiden kafanda oluşan o ilk soruya cevap vereyim. "Fotoğraf yazıyla ne alaka?" El- Cevap, hiçbir alakası yok. Sadece bazen kendimi Atakan kadar realist ve bıkmış hissediyorum, sanırım o yüzden koydum.  Şimdi yazarken can

Hz. Muhammed Temporal Lob Epilepsi Hastası mıydı?

Resim
Hz. Muhammed dünya tarihine bıraktığı izler bakımından en etkin insandır (bknz: Micheal H. Hart/ Dünyaya Yön Veren En Etkin 100). Tabi, söz konusu kitapta Muhammed'in kutsal kitabı kendi hevasından yazdığına dair iddialar bulunsa da bu Muhammed Peygamber'in bıraktığı izleri görmezden gelmelerine neden olamamıştır. Bütün bunlara bakıldığında böyle etkin bir liderlik gösteren peygambere tarih boyunca onlarca mesnetsiz eleştiri, dezenformasyon ve suistimal gibi kötü niyetli yaklaşımlar uygulandığı da bir gerçektir. Çeşitli batılı sözde araştırmacıların ve natüralist ateistlerin başını çektiği bu dezenformasyon rüzgarının bir örneği ise Hz. Muhammed'in Temporal Lob Epilepsi hastası olduğuna dair iddialardır. Çeşitli kaynaklardan alınan sahih hadisler anlama noktasında dezenformasyona uğratılmış ve sahih olmayan bazı hadisler ise bu iddia sahiplerinin yardımcılarından biri olmuştur. Öncelikle hadisler hakkında fikrimi belirtme gereği hissediyorum. Hadisler dini anlama noktasında