İnançlar Üzerine
Dini konularda yoğun kafa karışıklığı olanlar (ki bu normal) genelde 3 yolu tercih ediyor.
1-) Her şeyi sarıklılardan duyduğu gibi kabul edip gerektiğinde radikal oluyorlar.
2-) Modernist görüşleri kabul edip ılıman müslüman oluyorlar.
3-) Deizme yakın tarihselci oluyorlar.
1. Grup gerçekten samimi. Hiç lafı dolandırmadan direkt olarak söylenildiği gibi kabul ediyorlar, sorgulamıyorlar.
Örnek olarak, cariyelerle ilgili ayete bakalım.
Olası bir savaş durumunda radikal bir müslüman erkek (evli bile olsa) savaş esiri cariyeleri istediği kadar alır.
Ayetin tahlilini yapabilecek ilme sahip değilim. Bilenler konuşur üstüne bu konunun tabi ama söz konusu kişiler evli bile olsa edindikleri cariyeleriyle nikah gerekmeksizin cinsel ilişki yaşayabilirler. Bunu helal saymaktadırlar.
Eğer ahlaki yapınız bunu kaldırabilecek boyutta değilse 2. şıkkı denersiniz. Modernist yaklaşımlar...
Modernistler "hayır öyle değil, nikah şarttır ve rıza olmalıdır" derler. Hangi ayete göre, nasıl temellendirdiklerini bilemem. İsteyen araştırabilir.
Genellikle modernistlerin yaklaşımı ayetteki kelimelerin farklı manâlarını da kullanınca tezahür eder.
"Aslında o kelime ayrıca şu anlama geliyor, bunu biz kullansak günümüz ahlakına daha uygun olur." Derler.
Tabi ikinci cümleyi ben ekledim. Zira onlar günümüzün ahlakına bu konuyu dayandırmaya çalıştıklarını söylemezler. Verdikleri anlamın hakikat olduğu iddiasındadırlar.
Açık büfe islam... istediğin manâyı seç beğen al...
He bunu yapmaları yanlış mıdır? Sanmıyorum. Hatta bazen bunun rahmet olduğunu dahi düşünüyorum. Lakin bunu kabul etmeyen insanları da anlıyorum.
Ilıman bir din anlayışı göstermek için sürekli ayetlerin kelimeleriyle oynamak kimi zaman bana da samimi gelmiyor doğrusu.
2. şık da eğer sizi rahatsız ettiyse, geriye tarihselcilik kalır. Ben bunların da samimi olduğunu düşünüyorum. Lakin teolojik olarak yanlış.
Tarihselciler özetle "bu o zamanlarda ahlaki ve uygundu hatta o zamanın ileri düşüncelerindendi ama şimdi uygulanamaz" derler.
Haklılar ama bir noktada. Uygulanamaz. Bu devirde zina eden bir erkeği, kadını sokağa çıkarıp kırbaçlayamazsınız. Ama ayet var mı? Var.
Fakat peygamber zamanında ölümle sonuçlanan zina olayları düşünüldüğünde (günümüzde bile bu var) kırbaçlamak da ilerici bir düşünceydi.
Peki burada teolojik sorun ne? Tarihselcilik sonucunda tanrı kavramının tanrılığı sorgulanır.
Tanrı gibi mutlak irade, ilim sahibi bir varlık nasıl evrensel kaideler ortaya koyamaz? Nasıl neyin uugulanıp uygulanamayacağını insana bırakır, bu da sorgulanır.
Dolayısıyla 3. şık da sizi tatmin etmeyecektir. Geriye ne kalacak peki? Ateizm veya deizm.
Günümüz insanın soruları çok fazla ve cevaplar çok az. Dolayısıyla ateizm ve deizm yükseliyor. Müslümanlar içinde de özellikle deizm yükseliyor.
Ateizm gerekli cevapları vermiyor, din ise tatmin etmiyor. O halde geriye "varsa da yoksa da ben bilemem" cevabı kalıyor.
Bu da makûl bir cevaptır ama insani değildir.
İnsan tabiatı gereği düşünen, meraklı bir varlıktır. Yaşamdan öncesi, ölümden sonrası hâlâ büyük bir muamma. Dolayısıyla "bilemem" cevabı, bir cevap bile değildir insanlar için. Her gün öleceğini bile bile yaşayan bir insan sonu nasıl merak etmez?
Yapanlar var. Gündelik yaşantıları onlara bir nebze de olsa var oluş sancılarını unutturuyor. Alkol, seks ve birçok dünyevi eylem uyuşturuyor bu sancıyı ama bir yere kadar. Hastalık veya ölüm gibi durumlar daima hatırlatıyor bu sancıyı.
Peki geriye ne kaldı? Ateizm. Ateizm de bir inançtır. Sizden hiçlikten geldiğinize ve hiçliğe gideceğinize, kainatı yaratan herhangi bir yaratıcının olmadığına inanmanızı ister. Buna inanır veya inanmazsınız, bu da kişinin varoluşunu nasıl anlamlandırdığı ile ilgilidir.
Velhasıl, ben ateizme karşı teizmi daha mantıklı ve insani buluyorum. Tanrı var. Dinleri de var. Dinde şüphelerim var mı? O da var. Fakat artık dini de bu şüphelere rağmen yaşıyorum. Bana mantıklı görünen ne ise onu uyguluyorum.
Peki ya mantıklı görünmeyenler? O da Allah ile benim aramda.
İster uygularım ister uygulamam. Tek bildiğim şey ne dinin ne de herhangi bir düşüncenin hiçbir insan üzerinde baskı unsuru olarak kullanılmaması gerektiğidir.
Geriye kalan tüm tartışmalar boş ve anlamsız.
Yorumlar
Yorum Gönder