Anlam ve Namaz

Bilinç = İnsanın kendisini, çevresini ve olup biteni tanıma, algılama, kavrama, fark etme yetisi.

Anlam = Bir sözden, sözcükten, simgeden, bir olgudan ya da davranıştan anlaşılan şey, bunların insana anımsattığı düşünce ya da nesne.


Sıradan bir cuma günüydü... Münferit, camideki her zamanki yerini dakikalar öncesinden almış İmamın Kuran-ı Kerim okuyuşunu dinliyordu.

Münferit düşünceler içindeydi, zihnindeki mantık taşları bir türlü yerine oturmuyordu, zira onun için her şeyin başında bir "Neden" vardı.

İmam sureleri arapça dil ve okuma kurallarına dikkat ederek ahenkli bir şekilde okuyup ayağa kalktı, yapımı devam eden camiler için yardım talebini Türkçe bir şekilde söyledi ve namazı kıldırdı.

İmamla camide karşılaşan Münferit arasında ilginç bir diyalog yaşandı.

Münferit: Kuranı arapça okudun, Namazı arapça kıldırdın, duanı arapça ettin ama yardım talebini Türkçe bildirdin. Neden?

İmam: Arapça söyleseydim kimse anlamazdı. Dedi.

Münferit güldü, güldü, güldü...


Bilindiği üzere Kuran'da sarhoş birinin namaza yaklaşmaması gerektiği söylenir;

"Siz ey iman edenler! Sarhoşken ne dediğinizi bilinceye kadar, cünüpken de -seyahat (gibi yıkanmayı güçleştiren haller) hariç- yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın! " (Nisa/43)

Ayette belirtildiği gibi sarhoşluğun neden olduğu bilinç bulanıklığı namazın kılınmasına engeldir ve namazı kılabilmek için temiz bir bilinç gerekir (Ne dediğinizi bilinceye kadar...)

Peki, ne diyeceğini bilememe durumu bilinçsizlik ise, ne denildiğini anlayamama durumu "bilinçsizlik" değil midir?

Metnin başında belirttiğim 2 kelime: Bilinç ve anlam... Anlam bir şeyden anlaşılan şey, bilinç ise anlamdan çıkarılan ya da anlamı çıkaran, algılama ve kavrama yetisi.

Algılama yetisini, bir şeyin anlamını kullanarak yerine getiren insan zihni, yapılan işi daha iyi kavramak için her eylemde bir anlam aramaz mı? Bana kalırsa, aramaması insanın fabrika ayarlarına ters olurdu.


Arapça okunan dualar, arapça okunan sureler ve okunan hiçbir şeyden anlamayan bir topluluk... Para söz konusu olduğu zaman herkesin söylenilen şeyi anlaması beklenirken, Müslümanlar için hayat kitabı olan Kuran'ın herkesçe anlaşılması ve anlaşılır olması neden beklenmez? Neden sürekli anlaşılmayan bir dilin okunuşunu dinlemek zorunda insanlar? Dil mi kutsal? Bu dilin de, bu dili konuşan insanların da kutsal olmadığını evrim sürecinden geçip insan olmayı başarabilen herkes kabul edecektir. Peki, neden en çok anlaşılması gereken kitap, anlaşılmadan yaşanıyor?

Namazı, başından sonuna egzersiz gibi hareket edilen, ezberlenilen birkaç ayet ile anlamını hiç dikkate almadan eğilip kalkma hareketinden ayıran bir şey olmalı;

"Onlar ki, namazlarında derin bir ürperti ve tevazu (huşu) içinde olurlar"

(Muminun/2)

Huşu içinde kılmanın bir anlamı olmalı!


Salât= Namaz, dua.

Temelde salâtın (namazın) özü, Allah'ı zikretmeye, onun buyruklarını hatırlayıp, kendimize hatırlatmaya ve sıkıntılarımızı Allah'a arz etmeye dayalıdır ve insanın yaratıcısıyla buluşması manâsına gelen böylesi bir ibadette temiz bir zihin (Ulûl Elbab - temiz akıl sahipleri-) ve Allah'a teslimiyet içinde bir birey aranır.

“Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah`ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir. ” (Zümer Suresi, 18)

Allah'ın ne dediğini namazlarında okuduğu halde anlamayan biri zihninde algılama yetilerini harekete geçirmediği için namazında bir bilinçden söz edilemez ve bilincin olmadığı bir ortamda da huşudan söz edilemez.

Son günlerde aklı başında birkaç insan çıkıp "namaz kılarken okuduğunuz surenin manâsını da düşünün" deme cesaretini gösteriyor, lakin bu manayı düşünme eylemi, halihazırda kitabı açıp okumamış sadece metni ezberlemiş bireyler için nasıl gerçekleşebilir merak konusudur.


Münferit bunları düşünürken, ne olsa daha güzel olurdu diye düşünmeden edemedi ve sıraladı.

1-) Namaz sırasında arapça sure okunurken surenin manasını zikrederek ya da düşünerek namazın kılınış amacına riayet etmiş oluruz, Allah'ın buyrukları hatırlanır ve hatırlatılır.

2-) Her namazda Allah'a dualarımızı etmeliyiz böylece namazın içinde Allah ile başbaşayken duamızı ona iletmiş oluruz zira Allah'a yaklaşmanın namazdan daha değerli bir kısa yolu var mıdır?

Eğer bunları yaparsak namazın özünü yakalamış oluruz ve Kuranın bireylere ve toplumlara kattığı perspektifi anlayan, anlatan bilinçli nesiller yetiştirmiş oluruz.


NİCE MÜNFERİTLERE...

Ç. Çağlayan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hz. Muhammed Temporal Lob Epilepsi Hastası mıydı?

Mütevazi Bir Cuma Duası

Büyükşehir Belediyelerinin Hukuki Statüsü