Cinsellik Üzerine: Temel Varsayımlar

"İfade edilmemiş duygular asla ölmezler! Sadece diri diri gömülürler. Sonradan daha korkunç şekillerde ortaya çıkarlar."


Blog yazılarımı yazarken okunma kaygısı güderek hiç yazmadım. Yazdığım yazı acaba okuyucuyu uzunluğundan dolayı sıkar mı, fazla terim mi kullandım, öğretici dili okuyucu kitlesine göre fazla mı ağır, okuyucularım en çok hangi konudaki yazılarımla ilgileniyor gibi soruları kendime hiç sormadım ama bu soruların cevaplarından doğan eleştirileri aldığımda elbette ki üstüne düşünme fırsatım bolca oldu. Buna rağmen bir yazıyı yazarken bu geri bildirimlerden yararlanmayı da düşünmedim, çünkü metinlerimde tamamen bencilce bir kaygı güdüyorum; "İlgili konuyu iyi öğrenmiş miyim, iyi anlatabiliyor muyum, kafamda herhangi bir soru işareti bırakıyor mu" gibi 1.tekil şahıs ile örülü sorular soruyorum. Bu yüzden yazılarımın tamamını kendi adıma, kendime bir şeyler öğretmek, öğrendiklerimi düşünebilme ve anlatabilme kabiliyeti kazandırmak niyetiyle yazıyorum (yazan 2 kere okumuş sayılır). Dolayısıyla, yazılarımın tamamında oldukça dürüst olduğumu söyleyebilirim. Kendimle ilgili bu izah, bu metinleri oluştururken benim hangi niyete sahip olduğumu aydınlatır niteliktedir.

Giriş
Cinsellik en yoğun zevklerimizin kaynağıdır ve aklımızı kurcalar ama aynı zamanda, kadınlarla erkeklerin evrimleşmiş rolleri arasındaki çatışmadan kaynaklanan acıların nedenidir. Bütün bunlardan ötürü, böylesine önemli bir konunun halka bilimsel sığlıktan kurtarılarak anlatılmasını, cinsel eğitim derslerinin okullarda verilmesini doğru buluyorum. Böylece, herkesin en çok aradığı ama en çok da kınadığı cinsellik olgusu, insanların zihninde mantıklı bir hale dönecektir. Metne dönecek olursak...
Öncelikle, "Cinsellik Üzerine" adlı bu metin bir seri olacaktır ve diğer yazılarımda bu konuyu farklı açılardan ele alacağım (Tekâmül, Porno Endüstrisi, Cinsel Sıradanlaşma ve Yenilik Tutkusu). Baştan söyleyeyim, bu seriyi okuduğunuzda, cinsel ilişkiden zevk almanızı sağlayacak yeni pozisyonlar öğrenmeyeceksiniz, adet sancılarından ya da menopozun yarattığı sıkıntılardan da kurtulamayacaksınız. Partnerinizin başka bir ilişkisi olduğunu öğrenmenin veya sizi ihmal etmesinin yarattığı acıyı gidermeyecek bu metinler. Fakat bu yazı serisi, cinselliğin neden böyle olduğunu, sevgilinizin neden bu şekilde davrandığını, cinsellik bazlı olarak nelerden korunulması gerektiğini temel bir şekilde anlamanıza yardım edebilir. Ayrıca, kimi yıkıcı cinsel davranışlara neden yöneldiğinizi anlarsınız, belki bu anlayış içgüdülerinizden uzaklaşmanıza ve davranışlarınızı daha entelektüel şekilde ele almanıza yardımcı olabilir.

Cinsellik Üzerine

"Cinsel eylem insanlara ne kötülük etti ki kimse utanmadan söz edemiyor ondan? Ciddi ve edepli konuşmalarda yer verilmiyor ona?
Hiç sıkılmadan öldürmek, çalmak, aldatmak diyebiliyoruz da ona geldi mi kısıveriyoruz sesimizi. Neden acaba? Yoksa onun sözünü ağzımızda ne kadar az harcarsak düşüncesini kafamızda o kadar büyütmeye hak mı kazanıyoruz?
Çünkü bilirsiniz, en az kullanılan, en az yazılan, en saklı tutulan sözler en iyi bellenen, en çok insanca bilinen sözlerdir. Her yaşta, her baştaki insan onu ekmeği bildiği kadar bilir.
Dile, sese, harfe gereği olmadan herkesin içine yazılır. Suskunun dokunulmazlığı içine kapamışız cinsel eylemi. 
Çıkarmak bir suçtur oradan onu, suçlamak ve yargılamak için bile olsa. Ancak dolambaçlı sözler ve resimlerle kırbaçlamaya kalkabiliriz onu. Böylesine tiksindirici olmak bir suçlu için ne büyük onur:
Adalet dokunmayı, bakmayı suç sayıyor bu suçluya! Cezasının ağırlığı özgürlük, dokunulmazlık kazandırıyor suçluya.
Kitaplar için de öyle olmuyor mu ?
Ne kadar yasaklanırlarsa o kadar daha çok satılıyor. O kadar daha çok okunuyorlar."

MONTAIGNE-  DENEMELER
(Çev. Sabahattin Eyuboğlu)

Montaigne'in bu kitabını okuduğumda hayatımın artık daha açık fikirli olduğum dönemleri başlamıştı. Geleneksel kültürle yetiştiğim ortamda hormonel baskılara rağmen sürekli kınadığım bu cinsellik olgusunu kınamayı bırakıp anlamaya başlamıştım. Artık her şey daha temiz, daha berraktı. Cinsellik yeme, içme kadar bir ihtiyaç, yaşam vaat edecek kadar kutsal, ötelenemeyecek kadar da keyifli bir durumdu benim için. Oldukça doğal olan bu fiilin neden bu kadar kınandığı, neden bu kadar peşine düşüldüğünü de anlayabiliyorum. Çünkü cinsellik para kadar değerli ve elde edince başkasıyla takas edemeyeceğimiz kadar da önemli. Tabi değerli olanı kazanmak için de kaybetmemek için de çaba gösteririz. Cinsellik için de bu çabalar söz konusudur. Örneğin, bu biyolojik olgu, çeşitli toplumlardan erkeklerin, eşlerinin diğer erkeklerle çiftleşme fırsatlarını kısıtlayarak babalıklarından emin olmak için başvurdukları bazı tiksindirici uygulamaların da asıl nedenidir. Bu tür uygulamalar arasında, yalnızca bakire oldukları kanıtlanan gelinler için yüksek başlık parası verilmesi, zinayı yalnızca zinaya katılan kadının evlilik durumuna göre tanımlayan (ve erkeğin evlilik durumunu dikkate almayan) geleneksel zina yasaları, kadınların yanında refakatçi bulundurulması ya da tam anlamıyla hapsedilmesi, kadının evlilik içi ya da evlilik dışı sekse duyduğu ilgiyi azaltmak için "sünnet" edilmesi ve kadının kocası uzaktayken cinsel ilişkiye girmesini önlemek için büyük dudakların neredeyse tamamen kapatılması yer alır. İnsanın fazla korumacılığından ve fazla yobazlığından kaynaklanan bu iğrenç adımlar adeta bir kara lekedir. Cinsellik kutsal ise (ki kutsal) bunlar kutsala ihanettir ve ne yazık ki bu ihanetin başlıca kurbanları kadınlar olmuştur. Detaylarına "Tekâmül" bölümünde inecek olsam da erkekler kadını cinselliğe eriştiren bir kapı olarak gördüğü için kutsallarına (veya heveslerine) giden bu yolu daima kapamaya çalışmışlardır. Tabi bu çaba cinselliğin sadece erkek için olduğu inancına götürerek erkeği kadına karşı duyarsızlaştırmıştır. Bugün sayısı her geçen gün azalsa da kadınların %60'ının orgazm yaşamadığı iddia ediliyor ve çoğu kadının seks sırasında değil masturbasyon yoluyla orgazm olduğu belirtiliyor. Bu aslında büyük bir yıkımdır. Çünkü çiftleri birbirine bağlayan oksitosin hormonu orgazm anında salgılanır. Kadını orgazmdan mahrum etmek demek aşktan mahrum etmek demektir de bir nevi... Bütün bu sebeplerden ötürü cinselliğin ne Seks Enflasyonu kısmında göreceğiniz gibi kimliksizleşmesine ne de az önce bahsettiğim bilinçsiz seks'e dönüşmesine izin vermemek adına, cinselliğin herkese daha entelektüel boyutta anlatılması gerektiğinin taraftarıyım.

Yalnızlık
"İnsan Sosyal Bir Hayvandır."
İlkel kültürlerde kabilenizden izole edilmeniz bir idam cezası gibiydi, çünkü bireyler kendi başlarına genellikle hayatta kalamazlardı. Bugünün modern dünyasında ise araştırmacılar yalnızlığın halen ölümcül olabileceğini tespit etmiştir. Yalnız insanlar yalnız olmayan akranlarından daha genç ölmektedirler. Araştırmacılar bu durumun uzun vadede sigara içmek kadar sağlığa zararlı olabildiğini keşfetmişlerdir. Böylece, bu yalnızlık olgusunun insanın fabrika ayarlarında bulunmadığını, kaçınılması gerektiğini iddia etmek yersiz olmayacaktır. Bir birey yaşayabilmek ya da daha iyi yaşayabilmek için sosyal olmaya, dolayısıyla bir partner bulup aile kurmaya ihtiyacı vardır. Bunun dışında çeşitli nedenlerle yalnız kalmayı ve kimliksiz bir cinsel yaşantıyı tercih eden kişilerde yaratılış kodlarına uymamaktan kaynaklı depresyon, mutsuzluk, varoluşsal boşluk görülebilmektedir. 
Sonuç olarak, yalnızlıktan kaçınıp bir partner bulmanın ve aile kurmanın doğal, rasyonel olduğu, insanların cinsellik arayışının çoğu zaman bu yalnızlık duygusundan kaynaklandığı, cinsellik konusunun temel varsayımlarından biri olacaktır. Kısaca insan doğar, büyür, tohumlarını geleceğe bırakır, yaşlanır ve ölür. Bu devinim insan tabiatının özeti ve aşamalarıdır.

Flört
Flört sanıldığı gibi kadınla erkek arasındaki çok yakın duygusal arkadaşlık, aşk ilişkisi değildir. Flört etmek bir temasa hazır olma sporudur. Aşka götüren yoldur. Yalnızlıktan kaçınan insanlar kendine en uygun partneri seçmek için bu aşamada birbirlerini tanırlar. Dolayısıyla bu aşamada bedenler değil, düşünceler konuşmalıdır eğer temeli sağlam bir ilişki kurmak isteniyorsa. Peki, bir düşünce yapısını nasıl tanımalı? Tabiatta partnerini genellikle dişiler seçtiği için insanda da örneği kadınlardan vereceğim. 
Kadınların eş seçerken düştüğü yanılgılardan biri ben merkezli olmalarıdır. Söz konusu kadın karşısındaki erkeğin sadece ona olan davranışlarına odaklanmaktadır ve bu kadın için erkeğin ona değer vermesi, onu sevmesi, kol kanat germesi yeterli olmaktadır. Fakat hayat bize bunun doğru olmadığını sık sık göstermektedir. Söz konusu erkek karşısındaki kadını etkilemeye çalışan bir birey olduğu için kendi kusurlarını genellikle örtme eğilimine girecektir. Kadına karşı davranışları her zaman yapıcı, samimi ve sevecen olacaktır. Bu durum evlilikteki bal-ayı'nı andıran bir süreçtir. Zira erkek o anın heyecanıyla dişisini etkileme odaklıdır, fakat istediğini aldıktan sonra bu zamanla yerini sıradanlaşmaya bırakacak ve erkek zaaflarını ister istemez açık etmeye başlayacaktır. Rasyonel tercihi yapmak isteyen kadın, flört evresinde sadece ona olan davranışlarına bakmamalıdır. Eğer bir erkek sokağa çöp atıyorsa, o erkeğin kendine ve çevresine saygısı yoktur. Eğer bir erkek kendi anne babasına hürmetkar değilse, muhtemelen kadına ve onun ailesine de hürmetkâr olmayacaktır. En önemlisi, bir erkek hak ve batıl arasında karar verirken adil davranmıyorsa muhtemelen size de adil olmayacaktır. İyisi mi siz ciddi kararlar almadan önce söz konusu erkeği yetimhanelere, onkoloji koridorlarına, huzurevlerine götürün ve içindeki vicdanın ne kadar olgun olduğunu gözleyin.

Seks Enflasyonu

"Bana bir atkı getir, onun göğsünü örtmüş olsun,
Bana sevgilimin çorap bağını getir!”
Sigmund freud 

Bir erkek için aşık olduğu kadınla geçirdiği bir cinsel deneyim ile aşık olmadığı bir kadınla geçirdiği cinsel deneyim çok farklıdır (aynı şey kadın için de geçerlidir). Birey aşık olduğu kişiyle yaşadığı cinsel deneyimde orgazm seviyesini max seviyede tutarken, aynı durum sevgi barındırmayan sekste geçerli değildir. Buna rağmen, bugünkü kültürümüzde seks enflasyonu denebilecek bir şeye tanık oluyoruz. Bunu ancak daha kapsamlı olan varoluşsal boşluk temelinde ve ne yapması gerektiği konusunda iç­güdülerin, geleneklerin veya değerlerin yönlendirmesinden yoksun kalan bireyin, artık çoğu kez ne yapmak istediğini de bilmemesi gerçeği temelinde anlayabiliriz. Çünkü, "Varoluşsal boşluk içinde cinsel libido aşırı gelişir (hipertropi) ve bu aşırı gelişme, seks enflasyonu yaratır. Diğer enflasyon türlerinde (örneğin para piyasalarında) olduğu gibi, cinsel enflasyon da değerden düşmeyi birlikte getirir: cinsellik, insansızlaştığı kadar değerden de düşer. Bireyin kişisel yaşamıyla bütünleşmeyen, sadece haz uğruna yaşanan bir cinsel yaşam sürme eğilimi gözlüyoruz. Cinselliğin bu şekilde kişiliksizleşmesi, varoluşsal engellenmenin bir belirtisidir: insanın anlam arayışının engellenmesi." Hayatının temelinden anlam arayışını çekip alan birinin aşk kavramına yüklediği anlam da kaybolur. Böylece onun için sadece doyurmak istediği hayvani güdüleri ve kişiliksiz seks ilişkileri vardır. 
Sonuç olarak söylenebilir ki, aşk ilişkileri cinsel ilişki için fabrika ayarlarına daha uygundur. Cinsel ilişkinin sadece aşk temelli yaşanması Cinsellik Üzerine yazdığım bu serinin temel varsayımlarından biri olacaktır. 

Sonuç

Bu serinin ilk yazısı olan bu metinde Cinsellik konusunun temel varsayımlarını inceledim. Şu şekilde özetlenebilir;
- Yalnızlıktan kaçınarak bir partner bulup aile kurmak doğal ve rasyoneldir. İnsanların cinsellik arayışı çoğu zaman bu yalnızlık duygusundan kaynaklanır.
- Flört etmek bir temasa hazır olma sporudur. Aşka götüren yoldur. Yalnızlıktan kaçınan insanlar kendine en uygun partneri seçmek için bu aşamada birbirlerini tanırlar. Dolayısıyla, temeli sağlam bir ilişki kurmak isteniyorsa bu aşamada bedenler değil, düşünceler konuşmalıdır.
- Cinselliğin farklı kişilerle ve duygudan yoksun bir şekilde niceliği artarsa niteliği düşer. Bu seks enflasyonu cinselliği kişiliksizleştirir ve bu duruma varoluşsal boşluk sebep olur. Zira söz konusu kişi cinselliği kutsal olan anlamından koparıp, heveslerine heba etmiştir.
Bu özetleme bundan sonra yazacağım diğer 3 metinde temel varsayımlarım olacaktır ve bu bakış açısıyla o metinleri inceleyeceğim. 
Tekâmül yazım, cinselliğin evriminden bahsedeceğim biraz da bilimsel sığlğa döneceğim cinsel davranışların fabrika ayarlarını içerecektir.
Endüstri yazım, daha çok cinsel eğitiminde yalnız kalan çocukların porno endüstrisinden nasıl etkilendiğiyle alâkalı olacaktır.
Yenilik Tutkusu ve Cinsel Sıradanlaşma ise seks enflasyonunun nasıl meydana geldiğiyle alakalı daha da detaylandıracağım metnim olacaktır.

Son Söz

"Aşkın cinsellikle mutlaka ilişkisi vardır ama aşk hiçbir zaman tek başına cinsellik değildir."


Çağatay Çağlayan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaşam: Değerler ve İnsanlar

Hz. Muhammed Temporal Lob Epilepsi Hastası mıydı?

İnsan, Dünya'ya mı Aittir?