Kapitalist Dünya'da Irklara Bakış
Selam okuyucu! İlham ne acaip bir olgu. Gecenin bir vakti yetiştirmem gereken çalışmalarım olmasına rağmen ben kalkıp zihnimi rahatsız ederek beni yazmaya zorlayan bu konuyla ilgili yazıyorum. Yazmak için ilhamı hangi duygu durumlarım tetikliyor bilmiyorum ama çoğunlukla öfke ve üzüntülerimi yazarak tolere ediyorum. En azından bunu söyleyebilirim. Neyse, konu ben değilim. Konu kibir. Kimine göre Fransız ihtilalinden, bana göre Kabilecilik zamanlarından kalma bir kibir. İnsanlar o kadar aşağılık komplekslerine sahipler ki içinde bulunduğu grubu veya toplumu gerekli gereksiz yücelterek kendini de yüceltme, önemli gösterme peşinde. Birazcık ticari başarı veya bilimsel başarı sağlayan insanların bu konuda herhangi bir kibirlerinin bulunmamasına şaşmalı (onların da başarılarına dair kibirleri mevcut tabi). İçinde bulunduğu grup veya toplumdan kastım nedir? Bu yazının konusu olan ırk kavramı tabi. ( Yazım boyunca etnik kökeni de ırk olarak kabul edeceğim. )
"Biz Türk'ler 40 kişiyle saray bastık, Biz Türk'ler Avrupa'ya diz çöktürmüştük!" Eee yani? Bu günümüz şartlarında sana hangi konuda yardımcı oluyor? Daha mı zengin oluyorsun veya daha mı başarılı oluyorsun? Kimine göre barbarlık denen fiillerle mi kibre düşüyorsun?
Doğarken seçemediğimiz, tamamı ile kadere veya şansa bağlı olan ırklar günümüzde insanların kendini kandırdığı olgulardan biri olmuştur. Bu yazı da tam olarak bu kendini kandırma süreci ile ilgili sevgili okuyucu. Kapitalist bir Dünya'da bu ırk kavramlarına bakış nasıl ve nasıl olmalı, refah ve ırk kavramlarının bağlantısı nedir gibi konuları inceleyeceğim. Her türlü yapıcı eleştiriye açık olmakla birlikte, üzerine tartışmaya da hazırım. Şimdiden keyifli okumalar dilerim...
Bilimsel Bakış
Irk kavramı tarihsel süreç boyunca tarifi zor ıstıraplara sebep oldu ve barbarca sömürgecilik, kölecilik ve hatta soykırım edimlerini meşrulaştırmak için kullanıldı. Bugün bile toplumsal eşitsizlikleri meşrulaştırmak için kullanılıyor ve dünya çapında aşırı sağın yükselişine ilham vermeye devam ediyor (Irkın birçok insan için hala nasıl bir anlamı olduğu konusunda şüpheniz varsa, siyasi söylemlere bakmanız yeterli).
İnsan ırkları, sürekli genişleyen Avrupa sömürgeciliğinin parçası olarak karşılaşılan ve sömürgeleştirilen yeni insan gruplarını kategorize etme çabasıyla on sekizinci yüzyılda Johann Friedrich Blumenbach gibi antropologlar tarafından icat edildi. Tabi, buna şaşmalı zira insan zihni için kategorize etmek bir ihtiyaçtır. Çeşitli kriterleri çeşitli kategorilere yayarak, karşılaştığı insanları veya toplulukları o kategoriye dahil etme ihtiyacı güdüyor. İlkel olmasına ilkel ama bunu yapması kendini tehlikelerden korumak gibi birden fazla avantajı da beraberinde getiriyor. Buna rağmen, Irk kategorilerinin keyfi ve sübjektif olduğu daha en başından beri geniş şekilde kabul ediliyordu. Çoğu zaman ırklar insan grupları arasındaki biyolojik farklılıklardan ziyade kültürel veya dilsel farklılıklar temelinde gerekçelendiriliyordu.
Antropologların ırklar hakkında psikolojideki farklılıklara (zeka ve insan grupları arasındaki eğitim ve sosyoekonomik sonuçlar dahil) biyolojik bir açıklama getiren yazılar yazmakla meşgul olduğu yirminci yüzyıla kadar, mevcudiyetleri verili bir doğru gibi görülüyordu. Yine de bilimin ırkla ilgili iddiaları her zaman tartışmalı olmuştur ve ırk kategorilerinin pratikte uygulanmasının anormal zor olduğu hep kabul edilmiştir.
Peki, Irk bugün kamusal ve siyasal olarak halen anlamlıysa, bilim insanları bu konuda ne düşünüyor? Özellikle de antropologlar ırkların halen geçerli olduğuna inanıyor mu?
American Journal of Physical Anthropology dergisinde 3000'in üzerinde antropolog ile yalpılan bir anket yayınlandı ve antropologların görüş ve inançlarına dair değerli çıkarımlar sunuldu. Ankete katılan insanlar, dünyadaki en büyük antropolog örgütü olan Amerikan Antropoloji Derneği üyeleriydi. Anket sonucu gösteriyor ki antropologlar arasında ırkların gerçek olmadığına, biyolojik gerçekliği yansıtmadıklarına ve birçok antropoloğun bilimde ırk kategorilerine yer olduğuna inanmadığına dair açık bir görüş birliği vardır. Ama anket sonuçları biraz kazıdığında, ayrıcalıklı gruplardan gelen antropologlara – örneğin ABD bağlamında ‘beyaz’ erkek ve kadınlar – dair sıkıntılı bulgular ortaya çıkıyor. Ayrıcalıklı gruplar, ayrıcalıklı olmayanlara nazaran ırkı geçerli kabul etmeye daha eğilimli. Bu ayrıcalıklı bilim insanları ankete katılan antropologların yüzde 75’ini temsil ediyor. Güçleri ve etkileri alana hakim. Hangi araştırmaların yapılacağına, kimlerin fonlanacağına onlar karar veriyor, yeni antropolog kuşağını onlar eğitiyor ve ırk gibi meselelerde fikri sorulan uzmanlar olmanın yanı sıra alanın kamuya dönük yüzünü de onlar temsil ediyor. Bundan çıkan ders çok açık. Bilinçdışı önyargılardan, özellikle de toplumsal statü ve kültürün ırk gibi meselelerde inançlarımızı şekillendirmedeki etkisinden antropologlar da azade değil.
Şimdi bu ırk meselesini bilim odaklı kontekstten çıkarıp günümüz Türkiye sosyolojisine bağlamanın vakti geldi.
Irk Siyaseti: Kapitalizm
Yorumlar
Yorum Gönder