ABD Başkanlık Seçimleri Hakkında


Malesef yanıldım. Daha önce Trump'ın kazanacağını düşünüyordum ama henüz resmi olmayan sonuçlara göre öyle olmadı. Kovid belası, black lives matter dalgası ayağına harcadılar Başbuğ'umuzu... Neyse benim meselem burada farklı. Benim dikkatimi sonuç değil seçimin süreci çekiyor ve bu süreci değerlendireceğim spontane bir şeyler karalayacağım şimdi. Dolayısıyla, yazı nereye gider bilmiyorum tabi... O yüzden sözü kısa kesip, keyifli okumalar diliyorum.


Benim anlamadığım nokta şu ki; demokratların o küreselci, özgürlük kılıfı giymiş faşizanlıkları yüzünden ortadoğu kan gölüne döndü. Trump gelince kan dökülmedi demiyorum ama Trump demokratlara göre melek kalıyor. Bunca insan bunu göremiyor mu, esas amaçları ne gerçekten merak ediyorum...
Tamam komplo teorilerini sevmem, bu olayı "küreselciler böyüg oyun oynuyor" şeklinde de okumam ama bu heriflerin elindeki güç açıkça ortada. Yahu, koskoca devlet başkanının Tweet'leri engelleniyor. İnanılmaz bir şey bu.
Türkiyede'ki gezici sanatçılar gibi ABD'nin de sanatçıları açıkça taraflarını belli etti. Tamam buna "işte bu gerçek demokrasi örneği" diyebilirsiniz ama Trump destekçisi sanatçıların uğradığı mobbing ile seslerinin nasıl kısıldığı da açıkça ortada.
Yine Türkiye'de olduğu gibi ABD'de de hükümet destekçisi sanatçılar toplum nezdinde mobbinge uğruyor. Adamların elinde acaip bir popüler kültür silahı var.
Tamam biz de hükümetin adımlarını eleştiriyoruz ama bu eleştiri furyasını çoğunlukla rasyonel düzeyde yapıyoruz. Oy kullanırken de alternatiflerin neler getirip götüreceğinin farkında olarak oy kullanıyoruz ya da kullanmıyoruz.
Popüler kültüre uyum sağlayarak fikir beyan edenlerde rasyonel tercihler yoktur. Adeta medyanın kontrol ettiği birer kukladırlar. Eleştirel düşünceleri gelişmemiştir. Böyleleri cehaletleriyle kendilerini belli ederler.
Mesela Türkiye'de hayatında hiç nutuk okumamış Atatürkçü, hiç osmanlı tarihi okumamış bir Osmanlıcı bulabilirsiniz. Kimileri de okumalarına rağmen gerçek eleştiriyi çevresel baskılar sebebiyle yapamıyor.
Çevresi Atatürkçü olduğu için Atatürk'ü seven onlarca birey var. Lakin bizim burada aradığımız şey Gönül + Akıl ile varılan sevgidir. Popüler kültür bireylerinde bunları bulamazsınız.
Aynı durum ABD için de geçerli. Taraflı medya o kadar fazla anti Trump propagandası yaptı ki, topluma mâl olmuş kişilerle birlikte Trump'a resmen saldırı başlatıldı.
Öylesine büyük bir arıza var ki bu konuda sözde özgürlükler ülkesi Amerika'da bile kimse Trump'ın bu yalan haberlere, sansüre marus kaldığını sorgulamıyor.
Sanki bütün her şey tek bir elden düzenleniyor gibi bütün hareketler sistematik. Küreselciler dediğimiz grubun bir amacı var ve bu amaç dışında kalan kim varsa harcıyorlar. Burada komplo teorisi sıkmak istemiyorum ama herkes bu sistemde bir parçayı tutuyor.
Özgürlükler ülkesinde bile, Avrupa'da bile anladığımız anlamda fikir özgürlüğü yok. Örneğin, Avrupa'da holokostu reddedemezsiniz. Hapsi boylarsınız aksi halde.
Bu işin bir de Türkiye ayağı var. Tamam kabul. Normal bir diplomaside ABD'nin başkan değişikliği Türkiye'nin ilişkilerini bozmamalı. Fakat şu anda durum bu değil.
Karşımızda PYD'yi destekleyip Kürdistan kuracağını, Türkiye'de muhalifleri destekleyip hükümeti değişikliğe zorlayacağını, Ermenileri destekleyeceğini söyleyen bir herif var. Durum ne olursa olsun hiçbir Türk'ün bu adamı desteklemesi bana doğru gelmiyor.
Eğer kişisel çıkarlar söz konusu değilse kimse böyle bir tehdit karşısında Biden'ı desteklemez bu ülkede. Özgür Demirtaş gibi tanınan ve desteklenen birilerinin neden Biden'ı desteklediğini kavrayamıyorum mesela.
Öyle demokrasi, anti ırkçı lider söylemleri beni tatmin etmiyor. Çünkü ulusal güvenliğimiz söz konusuyken Trump'ın ırkçı oluşu umrumuzda bile olmamalı. Hani ulusal çıkarlar ön plandaydı? Ne değişti? Yaptırım yediğimizi görmek için mi Biden'cılık taslıyorsunuz?
Ya da Hükümetin dışarıdan doğrudan baskıyla değiştiğini görmekten zevk mi alıyorsunuz? E hani demokrasiye inanıyordun? Ülkendeki demokrasiye müdahale etmiş olmayacaklar mı bu durumda?
Velhasıl, sözün özü şu. Bu dünyada komplo teorilerinin üretilmesine artık şaşırmıyorum. Çünkü her şey çok mantıksızca bir ikiyüzlülükle kurgulanmış. Azıcık toplum gözlemcisi olan, kitle psikolojisini bilen bu durumdan şüphe eder.
Sorularımın cevabını ben de bilmiyorum ama bütün potansiyel cevaplar olası. Böyle bir ortamda eleştirel aklı geliştirip, güçlü olmaktan, üretmekten başka şansımız yok.

ZİRA OYUN BÖYÜG YEĞENİM

Bitmedi! Şunu da ekleyeyim.


Komplo teorilerinin üretilmesine neden mi şaşırmıyorum? Ben ufak bir bilgi vereyim yorumunu siz yapın.

11 Eylül saldırılarının faili olan Usame bin Ladin'i bilirsiniz ama bilmeyenler için, Usame bin Muhammed bin Avad bin Ladin, Ladin ailesine mensup olan silahlı örgüt El - Kaide'nin kurucusudur.
George Bush, 1977 yılında Arbusto Energy adında bir petrol şirketi kurar. Ne gariptir ki Bush ailesine ait bu petrol şirketlerinin ilk hissedarlarından ve ortaklarından birisi Salem Bin Ladin’dir.
Salem Bin Ladin ise, 11 Eylül saldırılarının sözüm ona bir numaralı sorumlusu olan meşhur Usame Bin Ladin’in özbeöz kardeşidir.
Hadi biz buna kaderin cilvesi diyelim, tesadüf diyelim de öyle kalsın. Fakat bugün ben bunu sormam yarın başkası sorar. 

Net bilgilere erişemediğimiz için ise bu teoriler ispatlanamaz ve komplo teorileri olarak kalır, itibar edilmez.

Lakin şu bir gerçektir ki dünya üzerinde hiçbir şey tesadüfi değil ve her şey oldukça birbiriyle bağlantılı. Ben komplo teorileri de olsalar, bütün fikirlerin değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Zira durum çok çetrefilli.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hz. Muhammed Temporal Lob Epilepsi Hastası mıydı?

Mütevazi Bir Cuma Duası

Büyükşehir Belediyelerinin Hukuki Statüsü