Bir Özgürlük Yalanı: Laiklik


Yazmadan duramıyorum. Olmuyor. Sessiz sakin durayım, etliye sütlüye karışmayayım, sıkıcı olmayayım diyorum ama kendi içimin sıkıntısını gideremiyorum. Yazmadan olmuyor. 

Bir gün ne zaman başım belaya girecek bilmiyorum ama bu muhtemelen düşünce suçundan kaynaklanacak. Kaldı ki keşke her suç böyle onurlu bir şeyden kaynaklansaydı ya neyse...

Bazen diyorum oğlum neden bu kadar ayrık düşünüyorsun, neden her konuya muhalif bir münferitsin ama kendime bir cevabım yok. Sadece farklı düşünüyorum. Düşüncelerim hakikat midir değil midir Allah bilir ama elimden geldiğince objektif ve adil olmaya çalışıyorum. Insanların sevip sevmemesine bakmadan neyi hak biliyorsam onu konuşuyorum. Bugün ise muhalefet partilerinin diline doladığı özgürlük ve demokrasi sanrısından söz edeceğim. Bir taraftan "laiklik inanç özgürlüğüdür" diyip, insanlara nasıl bir seküler laikliği dayattıklarından bahsedeceğim.

Öncelikle şunu söyleyip bir gerçeğin altını kalınca çizeyim, zira bunu yapmakta oldukça fayda var. 

Türkiye’de laiklik adına toplumsal yaşamda değerli kazanımlar olsa da, iktidarlar hiçbir zaman gerçek anlamda laik düzenin inşa edilmesini istemediler. Ve Türkiye gerçek anlamda laik bir ülke olamadı. Türkiye kemalizm dinine sahip bir teokratik devlettir. Ayrıca yıllarca laikliğe karşı olarak islam dini gösterildi ama yanlış. Laikliğin karşıtı islam değil, teokrasidir. İslam ise teokrasi değildir. Bir başka nokta olarak laiklik ne kadar doğru bir kavramdır o da tartışılır ama neyse. Ön kabulümü sunduğuma göre ufak bir ilkokul hikayesiyle metnime başlayabilirim.

Ben, ilkokulda, Türk eğitim sisteminin kurbanı olmaya aday en taze dimağlardan biri iken okulda sevdiğim bir kadın hocam vardı, sene kaç hatırlamıyorum ama memurlukta başörtü problemi halâ çözülememişti o zamanlar.

Herneyse, okulun güz dönemi bitti bahar döneminde bir gün okulun girişinde hocama rastladım. Okula girerken kapıda başörtüsünü çıkardı, saçlarını düzeltti ve girdi.

Ben bahar dönemine kadar hocamızın tesettürlü bir hanımefendi olduğunu bilmiyormuşum meğer.

Neyse aradan biraz zaman geçti de başörtüsü sorunu çözüldü ve hocamız okula tesettürü ile gelip gitmeye başladı.

Beni bilen bilir. Öyle çok dini konulardan siyasi salvolar yapmayı sevmem ama klişe görünen fakat bir o kadar da güçlü bir hakikat var ortada.

Bu ülkede laiklik diyenler, inanç, giyim kuşam özgürlüğü diyenler zamanının en büyük faşistiydiler. Işin acı kısmı hiçbiri geçmişiyle yüzleşmeyip, bu konuda "ya evet biz yanlış yaptık" bile demiyor, nedamet getirmiyorlar.

Şimdi kadınlara şirin görünen, feminist görünen malum partilerin hepsi zamanında kadınların başlarını zorla açan bireysel özgürlük düşmanı zalimlerdi. Tabi, z jenerasyonu bunları görüp bilmediği için söz konusu partilerin bu şirinliklerini yutuyorlar.

Neyse ki ben o zamanlara yetişebildim de gözlemleme fırsatı bulabildim.

Bugün hükümetin yaptığı yanlışlarla bir nebze olsa da yüzleşmeye başlaması gibi muhalefetin de yüzleşmesi lazım ve sorumlularının siyaset sahnesinden silinmesi lazım.

Ama gel gör ki ortada büyük bir yanılgı var. Tarih boyunca faşistliğiyle ünlü bu partiler kalkmış bizlere demokrasi ve özgürlük dersi veriyor.

20 30 sene tek partiyle devlet yönetmişsin demokrasi diyorsun, kadınların başlarını zorla açmışsın, eğitimlerine engel olmuşsun...

Özgürlük diyorsun...

Vakti zamanında sadece kemalist düzeni eleştirdiği için hapsedilen, yalnızlaştırılan düşünce suçluları, bu zamanın düşünce suçlularından kat ve kat fazla.

İlk önce geçmişinle yüzleşeceksin. Çıkıp adam gibi özür ve af dileyeceksin ki samimiyetine inanalım. Öyle özgürlük ve demokrasi naraları atmakla olmuyor bu işler.

Bu malum partilerin haklarına girdiği insanlar sadece sessiz müslümanlar değildi. Kürtlere de alevilere de azınlıklara da çok zulmettiler.

Onlardan da ayrıca özür dilemeliler.

Lakin bunların detayına girmeyeceğim.

Velhasıl, bunları konuşmak, eleştirmek, sorgulamak gerekli. Zira sürü olmayıp gerçek bir cumhur olmanın yolu buradan geçiyor ki aradığımız demokratik sistemi bulalım.

Geldiğimiz noktada bunların sorgulanacağına ve bu özgürlük sanrısından kurtulacağımıza dair ümidim var mı diye sorarsanız. Kesinlikle yok.

Bizim insanlarımız ideolojilerle çürüyor. Fikirlerini tabulaştırıp, putlarına dokunmaya gönülleri el vermiyor.

Umudum yok diyorum ama umutsuz da yaşanmıyor.

Belki bir gün bu düzen değişir ve bu değişim hepimizin idealine giden bir yol olur.

Tek dileğim bu...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hz. Muhammed Temporal Lob Epilepsi Hastası mıydı?

Mütevazi Bir Cuma Duası

Büyükşehir Belediyelerinin Hukuki Statüsü