Siyaset Üzerine: Kamusal Alan - Özel Alan Problemi


Siyaseti tanımlama ve açıklamadaki görüşlerden biri olarak, kamusal alan-özel alan tartışmaları ile ilgili olarak, devletin sanat yaklaşımının siyaseti daha geniş anlamda anlamaya yönelik kısıtlamaları hakkında neler söylenebilir?

Devlet, toplum için toplum tarafından finanse edildiği için eğer toplum var ise meşruluk kazanır. Siyaset ise sosyal bir faaliyettir, dolayısıyla bir diyalogdur. İnsanların hayatlarını düzenleyen, kural koyan, koruyan ve değiştiren faaliyettir. Tabi, siyasetin ne olduğuna dair çeşitli yaklaşımlar da söz konusudur. Bunlardan biri Bismarck'a göre siyasetin bir sanat olduğu iddiası. Bismarck siyaseti hükümet etme sanatı olarak tanımlar. Devlet kararlar alarak toplum içinde kontrol sağlar. Buna ek olarak, siyasetin bir toplumu belli argümanlar ile ikna edebilme, doğruyu yanlış, yanlışı ise doğru gösterebilme sanatı olduğu söylenebilir. Siyaset, takdir edilme kaygısı ile talep edileni arz eder, kendisi olma gibi bir derdi yoktur. Çoğunlukla amaçlara hizmet eder özgün değildir. Dolayısıyla, siyaset toplumları geliştirmez, toplumların sosyolojik yapısına göre şekil alır. Böylece, toplum siyaseti geliştirebilir, aralarında güçlü bir bağ vardır. "Her toplum layık olduğu şekilde yönetilir." Bu söz toplum ve siyaset kavramının arasındaki ilişkiyi açıkça ortaya koymaktadır.

Devlet, siyaset, toplum kavramlarının ilişkilerine bağlı olarak toplumda çeşitli tartışmalar da yaşanmıştır. Bunlardan biri kamusal alan - özel alan tartışmalarıdır. Sosyal hayat, “kamusal alan” ve “özel alan” şeklinde ikiye ayrılmıştır. Kamusal alan teorik olarak yurttaşların/insanların özgürce kamusal meseleleri tartıştıkları ve kamuoyunu şekillendirdikleri alandır. Fakat, Türkiye’de kamusal alan ana hatlarıyla iki şekilde gelişmiştir. Bir yanda genellikle ve daha ziyade resmi düzeyde “devlete ait alan” olarak tarif edilen bireysel ve grupsal tercihlerin ve yaşam tercihlerinden izole edilmeye çalışıldığı bir kamusal alan, diğer tarafta evrensel anlamıyla ve özgürlüklerin genişletilmesi bağlamında tarif edilen bir kamusal alan mevcuttur. Bu kavramların çeşitli tanımları olsa da, kamusallık teriminin Türkçe'de “aleniyet” sözcüğüyle ilişkilendirilebileceği kanaatindeyim. 

Özel alanın merkezi olarak aile kabul edilir. Ekonomi, siyaset, sosyoloji her alanda aile etkilidir. Locke ise siyasal otoritenin temelinin atıldığı sosyal sözleşmenin aile dışındaki sosyal yaşamda gerçekleştiği yolundaki argümanından hareketle; özel yaşamı duygusallığın, aşkın, duygunun, merhametin, özverinin sembolü olan kadının alanı olarak tanımlarken; kamusal alanı rasyonelliğin, sözleşmenin, mübadelenin gerçekleştiği bir erkek alanı olarak tanımlamaktaydı. Bu geleneksel anlayışı benimseyenler. “kamusal”ı “özel”den üstün tutarlarken, kimileri de “modern” anlayışa uygun olarak “özel”i birincil, “kamusal”ı ikincil olarak değerlendirmektedir. Modern anlayış ise bireylerin kendi görüşlerini açık platformda özgürce tartıştıkları bir platform olarak kamusal alanı tanımlar. Yurttaşların eşit bir biçimde kamusal alanda kendilerini ilgilendiren konularda rasyonel ve eleştirel bir biçimde tartışabilmesini demokrasinin temeli olarak anlatılır. Dolayısıyla modern yaklaşımın günümüzdeki tartışmalara geleneksel olanlardan daha fazla uygun olduğu söylenebilir.

Bütün bunlara bakarak, siyasetin tartışmalarından biri olan kamusal alan - özel alan tartışmalarında öne sürülen kamu kavramı devlet manasına gelmediğini söyleyebilirim. Kamusal alan da devlete ait değildir. Devletin kamusal alandaki görevi en başında tanımını yaptığım gibi, özgürlükleri korumak ve kamu düzenini sağlamaktır. Bu nedenle, kamusal alan kavramını bahane ederek temel hak ve özgürlükleri kısıtlamak, toplum var oldukça var olan devlet için haklı ve meşru bir eylem olmayacaktır. Hükmetme sanatı olarak sunulan siyaset toplumu kısıtlayarak dizayn edemez. Toplum kendi değerlerine göre siyaseti dizayn eder. Dolayısıyla, siyasetin hükmetme gücü sadece toplumsal barışı sağlamaya yönelik olmalıdır. Kamusal alan özel alan ayrımının derinleştirilmesi ve otoriter bir zihniyete araç edilmesi, sadece toplumsal barışı zedelemektedir. Kamusal alana açılan sivil toplum unsurları arasındaki karşılıklı saygı ve hoşgörüyü esas alan bir sivil alanın genişlemesi devleti de toplumu da birbirinden koruyacak ve devlet sisteminin devamlılığını sağlayacaktır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hz. Muhammed Temporal Lob Epilepsi Hastası mıydı?

Mütevazi Bir Cuma Duası

Dilan Polat Bir Vatanseverdir, Neden mi?