Teknolojik Gelişme, İstihdam ve Beklentiler

Yapay zekanın, robotların yaygınlaşmasının dünyada çalışma saatlerini düşüreceğini söylemek için erken. Zira geçmişte de makineler sanayide yaygınlaştığında herkes daha az çalışacağını zannediyordu.



Makinelerin yaygınlaşması üretimi artırdığı gibi insanların çok daha fazla çalışmasına neden oldu. Sermaye sahibi artık malını çok daha ucuza çok daha fazla ülkeye ve tüketiciye ulaştırdı makineler sayesinde ama işçi için hiçbir şey değişmedi.

Bu fikre dayanarak sanayide robotlaşmanın çalışma saatlerini düşürmeyeceği fikrine kapılsam da hesaba katmamız gereken başka faktörler de var.

O da globalleşmenin ve doğal kaynakların sınırı.

Tabi bir de iklim krizi söz konusu. Bu 3 faktör üretim araçlarını hangi noktaya götüreceği bilinmez. Fakat nüfus azalmaya başladığında, doğal kaynaklar artık yetersiz kaldığında, globalleşmeyle yeni pazarlar açılmadığında üretim artmayacaktır.

İşte o zaman regülasyonları göreceğiz. Devletler seve seve istihdamı paylaştıracak, çalışma saatlerini ve günlerini azaltacaktır. Vatandaşlık maaşlarıyla insanların asgari geçimi insanlar çalışmasa da sağlayacaktır. Bu durum da bir servet transferini ortaya çıkaracaktır.

Bu adımları sosyalist bir pencereden incelemek hata olur zira piyasa tamamen kendi dinamikleriyle bu regülasyonlara açık hale gelecektir. İşsizliğin artması, satın alım gücünün düşmesi sermaye sahiplerinin de isteyebileceği bir şey değildir.

Üretilen ürünlerin maliyetinin insanların alım gücünün üstünde seyrediyor olması, o ürünlerin üretilmemesine ve pazarın kaybedilmesine neden olacaktır. 

Böylece servet sahipleri de seve seve daha fazla vergi ödeyerek servet transferine razı olacaktır.

Gelecekte hiç çalışmadan maaş almak ve daha az çalışmak kulağa hoş gelse de o dönemlerin de kendine has problemleri olacaktır. Dolayısıyla, son derece refah ve problemsiz bir gelecekten söz etmek imkansızdır.

Örnek olarak, yukarıda bir nüfus azalmasından bahsettim. Fakat nasıl? Genelde dünyada bir değişim olması gerektiğinde mutlaka bir savaş çıkar. Bunu, birileri düğmeye basıp savaş çıkartıyor gibi anlamayın.

Bir doygunluk noktası var o noktaya ulaştığında bardak taşıyor. Fakat ben bir savaş çıkacağını düşünmüyorum. Zira ülkelerin ellerinde bulundurduğu güçler o kadar fazla ki herhangi bir savaşın hiçbir kazananı olmayacak.

Söz konusu savaşlar ya da ortaya çıkabilecek hastalıklar, ilk olarak küresel ekonominin çok da önemsemediği bölgeleri vuracaktır. Afrika kıtası ya orta doğu buna örnektir. Buralarda oluşacak herhangi bir problem yoğun göçmen dalgası oluşturacaktır. O zaman görmüş olacağız hangi ülkenin ne kadar konuk sever olduğunu.

Bir diğer problem iklim kriziyle tarım alanlarının daralması, su kıtlığının başlaması ile olacaktır. Sizce yeterince beslenemeyen insanlar ne yapacaktır? Veya en basit temel gıda malzemelerinin fiyatlarına ne olacaktır? Devletler bu temel gıda malzemelerini sübvanse etse de tarım alanlarının daralmasıyla üretilen ürün az olacaktır. Dolayısıyla sübvanse etmek de işe yaramayacak, birilerinin sofrasında mutlaka bir şeyler eksik olacaktır.

Velhasıl konudan da sapmayarak söyleyebiliriz ki tüm dünya mutlaka nüfus azaltma politikalarını uygulayacaktır. Bu politikaların ne olacağını bilemeyiz. Zira komplo teorileri sunmak da yararlı olmayacaktır.

Sonuç olarak, gelecekte az çalışma süreleri, vatandaşlık ödemeleri bizi beklese de hiçbir şey güllük gülistanlık olmayacaktır. Her devir kendine has problemlerini insana tasallut edecektir.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hz. Muhammed Temporal Lob Epilepsi Hastası mıydı?

Mütevazi Bir Cuma Duası

Dilan Polat Bir Vatanseverdir, Neden mi?