Tefeci Devlet: KYK Kredisi ve Nas
Daha önce faiz ve enflasyon arasındaki ilişkiyi incelemiş ve bunun dini anlamda yorumunu yapmıştım. O yüzden bu konulara yeniden girmeyeceğim, lakin enflasyon miktarında faizin Kur'an'da yer alan ve haram olan "Riba" ile uyuşmayacağı kanaatindeyim. Bunu söyleyerek bu yazıya başlayabilirim.
Uzun zamandır yaz(a)mıyorum. Zira yazabilmek için beslenebilmek gerekli. Eskisi kadar da okumuyorum artık. Kitap okumanın öyle çok matah bir şey olduğunu da zannetmiyorum. Derdinizi artırmak istiyorsanız okuyun. Aptal statüsünden sizi çıkarır kitap okumak ama IQ seviyesi ve dert doğru orantılı olarak artıyor bu süreçte.
Zaten bu düzende kimse sizden filozof olmanızı beklemiyor. Bilginizi ne kadar fazla paraya dönüştürebilirseniz, o kadar fazla huzura kavuşuyorsunuz. Ama benim gibi aptallık yapıp, yüzeysellikten uzaklaşıp her konuyu derinlemesine incelemek zorunda hissederseniz kendinizi huzurunuz kaçıyor benim gibi.
Bugünlerde bizim o büyük devletimiz, İslam'ın sancağını elinde tuttuğunu iddia eden "Nas var nas..." diyerek heybetini gösteren devletimiz bize güzel bir bayram hediyesi (!) verdi.
"Devlet ve hükümet ayrı şeylerdir len" dediğinizi duyar gibiyim. Benim için değil. Zira benim devlet kavramıyla da problemim var. Ama benim esasen bu yazıda her devlet dediğim yerde aslında hükümete salladığımı bilmenizi isterim. Neyse tekrardan dönelim bayram hediyesine.
32 bin lira olarak alınan kredi borcunun geri ödemesinin tam olarak 100.488,50 lira şeklinde olacağını öğrendik. Bekliyor muydum? Bekliyordum. Ama bu kadar fazlasını da değil tabi. Bir 60.000 falan (hadi o da çok da) kabul edilebilir düzeydeydi. Öğrenince içimden " Ulan 100 bin ne Allahsız köpekler" demedim değil.
İlk olarak şunu söyleyeyim. Ben bu borcun neye endekslendiğini bilerek buna imza attım evet. Neye endekslenirse endekslensin imza atmak zorunda mıydım? Yine evet. Param yoktu. Okuyamazdım. Dolayısıyla imza attım. Yani sırtlanların arasına ceylan gibi düştüm tefeci devletimizin eline. (Teşbihte hiç hata görmüyorum.)
Öncelikle KYK kredileri ÜFE'ye bağlıdır.
Bu borcun çıkması doğal ve Ziraat'in borç hesaplamasında bir hata yok. Her şey yasal ve anlaşma şartlarına uygun. Burada doğal olmayan şey sistemin ta kendisi ve sistemi yöneten insanlar. "Ziraat'in borç hesaplamasında nasıl yanlışlık yok oğlum" diyenlere sadece aşağıdaki veri yardımcı olacaktır.
Bizim biat kültürüyle idare edilen ve yanlış istatistiklerin merkezi olan yukarıdaki adı lazım olmayan kuruma göre ÜFE endeksi sadece 3 yılda %138 artmış. Şimdi gelelim asıl konuya.
Devlet tefecinin önde gidenidir. Ayrıca, inandıklarını söyledikleri kitap olan Kuran'da geçen "Riba" haramının Ebu Cehili'dir. Neden?
Kur'ân'ın haram kıldığı Ribâ tam da budur. Yani borçlunun borcuna ağır hayâli borçlar ekleyerek onu alacaklıya bağımlı köle haline getirmek. Tam bir sömürü ilişkisi. Hayali borç diyorum buna, neden?
Çünkü borcu veren devlet,
borcu paranın değer kaybetmesine endeksleyen devlet,
parayı devalüasyona uğratarak, değer kaybettirdiği ölçüde borçluya istediği kadar faiz ödeten yine devlet.
Yani devlet tam olarak haram olan Riba'yı vatandaşına uygulamış oldu. Bugün bir bankaya gittiğinizde aldığınız krediye ne kadar ödeme yapacağınızı bilirsiniz ve bu değişmez. Fakat devletin tekelinde olan bu öğrenci kredileri ÜFE adı altında ne olacağı belli olmayan hayali rakamlara endekslenmiştir. ÜFE'nin gelecek senelerde ne olacağını bilemeyeceğiniz için ne kadar ödeme yapacağınızı da bilemezsiniz. Yukarıda yaptığım riba tanımına ne kadar uygun değil mi? Hayali borçlar eklemek...
Ben liberal politikaları benimseyen biriyim, yani öyle solcular gibi çıkıp "efendim kyk borçlarını sıfırlayın" demem. Zira benim kullandığım kredinin mevcut borcunun, bankayla hiç işi olmamış Ayşe teyzenin vergisiyle ödenmesine razı olmam. Dolayısıyla, bu borçlar silinsin diye bir talebim asla yok. Olamaz da.
Benim talebim şudur. Devletten ben borç aldım ve bu borcun sorumluluğunu yerine getirerek ÜFE oranında geri ödemesini yapacağım. Peki paranın değerini korumak için gerekli araçları kullanmayarak paranın değerini düşüren devlete ne demeli? Devlet bana karşı sorumluluğu olan "paranın değerini korumak" görevini yerine getirmedi. Bunun cezası nedir? Ben ÜFE ile diyetimi ödüyorum da devlet bana karşı olan sorumluluğunu yerine getirmediği için neden bir diyet ödemiyor?
Bu açıdan bakıldığında yapılacak tek bir şey vardır. Devlet borç verdiği için ve paranın değerini korumakla sorumlu olan Devlet olduğu için, Devlet öğrenciye ne borç verdiyse onu almak zorundadır. Şayet bireyler arasında bir borç alacak ilişki olsaydı o zaman enflasyon oranı kadar fark almak da bir sakınca olmayacaktı. Çünkü hiçbir bireyin şahsında "paranın değerini korumak" yükümlülüğü yoktur. Yani Ayşe teyze, devletin iş bilmezliği yüzünden vergileriyle ÜFE'den doğan zararı telafi etmek zorundadır. Bunu da oy verirken göz önünde bulundurursun Ayşe teyzem...
Diyeceksiniz şimdi biliyorum. Efendim ÜFE bu kadar yüksek olmasaydı, kabul edilebilir düzeyde olsaydı yine mi sadece ana parayı ödemek isteyecektiniz?
Dostlarım, Merkez Bankası politika faizi yüzde 14. Ben neden %138 bile üzerinde faiz ödeyeyim? Politika faizi meselesini açalım biraz daha. Yani, devlet bankalara yüzde 14 ile borç verirken, gariban öğrencilere neden yüzde 138 üzerinde faiz ile borç veriyor? Madem nas var diyip faiz düşmanlığı yapıyorsunuz (niyeyse nas, %14'de sorun görmüyor, Allah Allah...) o halde biz de en azından %14 üzerinden değerlendirelim. Madem koyduğunuz Türkiye ekonomi modeli çalışıyor (!), biraz da burada çalışsın bakalım.
Neyse... Derdimi anlattığımı düşünüyorum. Özetle, borcu veren devlet. Paranın değerini koruması gereken de devlet. Yani devlet bana "Ben paranın değerini korumadım ama sen benim sana verdiğim borcun değerini koru" diyemez. Buna adil diyenin de adalet terazisine sokarım. Kızdırmayın küçük enişteyi.
Dipçe: Bu arada şunu da ekleyeyim eğer matematiğimizi biraz çalıştırırsak devletin 30 bin liralık krediye 100 bin lira gibi fahiş bir geri ödeme çıkarmasına rağmen hala zarar ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Fakat bunun suçlusu ne öğrencilerdir ne de Ziraat Bankası'dır. Bunun suçlusunu hepimiz gayet iyi biliyoruz.
Yorumlar
Yorum Gönder