Dertleşme: Deveyi Güdemeyenler

Kendime inancım tam. Hayatıma karşı oldukça motive ve istekliyim. Hayallerim, planlarım var. Mutlu olmak için de çok sebebim var. Lakin yanlış bir şeyler var. Kafamı yastığa koyduğumda zihnimde beliren engellerin hiçbiri mikro düzeyde değil. Makro düzeyde.
Yaşadığım coğrafyanın kendine has zorlukları var. Zorluklar var olsa da çözümsüz değiller. Fakat, ülkenin politikacılarının basiretsizliği ve liyakatsizliği bu çözümlere ulaşmaya en büyük engel. Hatta çözümler üretmek bir kenara dursun, problemleri büyütmek için çalışıyorlar gibi.

Politikacıları problemlerin problem olduğuna bile ikna edemiyoruz. Deprem diyoruz, sorumluluk al diyoruz. Onlar asrın felaketi diyorlar. Yani "bizim dışımızda kim olsa bu böyle olacaktı, bu felaket çok büyük, bizim sorumluluğumuz yok" diyorlar.

Ekonomik krizdeyiz ve bu krizi siz büyütüyorsunuz diyoruz, onlar "olur mu canım Dünya'da da kriz var, hatta onlar daha kötüler" diyorlar. E tabi onlar da biliyor kimse de yurtdışına çıkacak para olmadığını. Gerçeği kim, nerede, nasıl gidip öğrensin?

Gitmesek de öğreniliyor işte. Görüyoruz, duyuyoruz. İnternet çağı. Yalanlar eskisi kadar prim yapmıyor yeni neslin üzerinde.

Bu yaptığınız şey denendi, çalışmadı, yapmayın diyoruz. "Olur mu canım bu yeni model" diyorlar. Ne modeli diyoruz. Çin modeliymiş.

Göster diyoruz, anlat diyoruz. Anlatamıyorlar. Baktılar olmuyor, örneği yok, "Hayır hayır, Türkiye modeli bu" diyorlar. Artık sadece isimler değişiyor, lügat ile oynayınca her şey çözüldü zannediyorlar. 

Onlar zannediyorlar da çözülmüyor. E insanlar da fark ediyor tabi bunu.

O halde din ne güne duruyor? Kandırsana insanları inançlarıyla. Satsana dini, yapsana tüccarlığını. Her başınız sıkıştığında Allah'a sarılmıyor musunuz zaten? Allah ile aldatsana insanları. Malzemesinden çaldığın bina insanların tepesine çökünce adına kader deyip geç işte.

Müteahhit mi suçlu? Denetçi mi? Belediyeci mi? Yoksa siyasetçi mi? Hayır canım, ne münasebet! Allah suçlu tabi. 

Hatalarınızın bedelini başkaları ödediğinde hata yapmaktan çekinmiyorsunuz tabi. Suçlayacak bir Allah varken neden sorumluluk üstlenesiniz ki?

Canlar gider, isimler değişir, kalanlar da kaderine ağlar durur. Adına kader dersek tabi. 

Ben bu kaderi reddediyorum. Alın yazısına inanmıyorum. Emeğimden ve azmimden daha güçlü bir alın yazısı tanımıyorum. 

Çok çalışacağım, dünyanın neresinde olursa olayım.

Zira yeryüzüne dağılıp rızık aramaktan daha alâ bir motivasyon da bilmiyorum. Ama tek bir sorun var. Kendimde bulduğum inancı ve güveni ülkemde bulamıyorum. Bırakıp gitmekten başka bir çözüm de gelmiyor aklıma.

Ya bu deveyi güdecektim, ya da bu diyardan gidecektim.

Ben bu deveyi güdemedim.

İlk fırsatta emeğimi de azmimi de alıp bu diyardan gideceğim. 

Kendi içimde bu kadar huzurluyken, hanemde, vatanımda huzur bırakmayanlar utanacak mı...

Sanmam.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hz. Muhammed Temporal Lob Epilepsi Hastası mıydı?

Mütevazi Bir Cuma Duası

Dilan Polat Bir Vatanseverdir, Neden mi?