Finansal Okuryazarlık: Sosyal İtkiler


 
  “Finansal okuryazarlık; paranın nasıl kullanıldığını anlayabilme yeteneği ya da kişinin finansı anlayabilme becerisi olarak tanımlanabilir. Kişinin parayı nasıl kazandığı, onu nasıl yönettiği, onunla nasıl yatırım yaptığı (onu nasıl çoğalttığı) ve onu başkalarına yardım etmek amacıyla nasıl bağışladığı, finansal okuryazarlık kapsamındaki konulardır. Daha spesifik ele alınırsa, finansal okuryazarlık, bireyin tüm finansal kaynaklarıyla bilgi sahibi olarak, etkili kararlar almasını sağlayan yetenek ve bilgilerdir.” Wikipedia’nın finansal okuryazarlık kavramını tanımladığı bu paragrafa bakarak Türkiye şartlarında görülmesi olası olan yoksul kesimlerin finansal okuryazarlık seviyesini daha iyi değerlendirebileceğime inanıyorum. Vereceğim örnekte ise yoksul bir ailede finansal okuryazarlık bilgisinin aslında hangi sosyal itkilere dayandığı daha iyi anlaşılacaktır.

       Türkiye şartlarında yoksul olarak sayılabilecek bir aile düşünün. Bu aile doğu kültüründen gelmekle beraber, her ne kadar göreceli bir kavram olsa da, diploma göz önünde bulundurulduğunda “eğitimsiz, eğitim düzeyi düşük” olarak nitelendirebileceğimiz bir aile olsun. Bu aile ayrıca, gerek büyüdükleri coğrafyanın yoksunlukları, gerek büyüdükleri yılların siyasi karmaşalarından dolayı oldukça yoksulluğu tecrübe etmiş ve bunu değiştirmek için köyden kente göçtükleri bir geçmişe sahip olsun. Bu göç kararını ben, bu ailenin finansal okuryazarlık seviyelerinin ilk adımı olarak değerlendiriyorum. Çünkü, cepte hiç bulunmayan paranın okuryazarlığı; temel ihtiyaçlarına erişemeyen yoksulların, yaşamak için ‘paranın gerekliliği’ni anladıkları kadardır. Göçle sonuçlanan bu anlama süreci ise bu ailenin yönetebilecekleri parayı nerede bulabileceklerini gösterir.   

       Paranın nasıl kazanıldığını da şehirde ağır iş koşullarıyla, kısacası zorluklarla tecrübe eden bu aile, finansal okur yazarlıklarının ‘nasıl kazanılır’ adlı bu seviyesini ‘emek ile’ cevabını vererek tamamlamıştır. Her insan gibi onlar da temel ihtiyaçlarını giderdikten sonra ‘nasıl yatırım yapılabilir’, 'paramı geleceğe nasıl taşırım' sorularını sormuşlardır. Aslında yaptıkları yatırımları, bir yatırım bilinciyle değil de ‘kefen param’, ‘bir köşede dursun’, ‘hastalıklara karşı’, ‘bir ev sahibi olalım’ gibi sosyal kabul görmüş itkilerle yaptıkları kuvvetle muhtemeldir. 

     Her ne kadar, ben buna sosyal kabul görmüş itkiler de desem, finansal okuryazarlıkta bunlara ‘yatırım’, ‘biriktirme’ veya ‘tasarruf’ adı veriliyor. Literatüre uygun konuşarak eylemlerini değerlendirecek olursam, bu ailenin yatırım araçlarından sadece uzun vadeli varsayılan yatırımları, yani, altını ve faizi bildiklerini söyleyebilirim. Döviz bile bu konuda bahsi geçen ailenin finansal bilgisinde yer edinememiştir. Faiz ise gerek dini gerek kültürel ögelerin baskısıyla, benim de desteklediğim bir şekilde, bir yatırım aracı olarak hiç gündemlerine girmemiştir.  

        Arsa, ev, araba, altın gibi yatırım araçları Türkiye’nin çoğunda da olduğu gibi bu aile için de ideal yatırım araçlarındandır. Bunun dışında planlı bir gelir gider hesabı, parayı enflasyondan kurtarma amacı da bulunmamaktadır. Çünkü, bu ailede gelen para önce ihtiyaçlara gider, sonra altın ile geleceğe taşınıp enflasyondan otomatik olarak korunmuş olur. Bu süreçlerin hiçbiri finansal okuryazarlık bilgisi ile değil, adeta bir ‘doğal ve sosyal öğrenme’ vesilesiyle sağlanmış olur. 

      Sonuç olarak, bu aile için, para bir ihtiyaç ve ihtiyaçlar için bir araçtır. Finansal okuryazarlık ise ‘doğal ve sosyal öğrenme’ dir. Finansal okuryazarlığın Türkiye genelinde olduğu gibi, bu ailede de bilinçli bir şekilde yaygınlaşmasının bir gereklilik olduğunu düşünüyor ve destekliyorum. Paranın bir amaç değil bir araç olduğunun, kazanılan paranın sakladıkça değil paylaştıkça daha değerli olduğunun, refahın toplum için gündelik tartışmalardan daha önemli olduğunun kavrandığı bir finansal okuryazarlık seviyesinin ise ülkemizin tüm insanları tarafından kavranmasını ayrıca temenni ediyorum. 

Çağatay Çağlayan

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hz. Muhammed Temporal Lob Epilepsi Hastası mıydı?

Mütevazi Bir Cuma Duası

Büyükşehir Belediyelerinin Hukuki Statüsü