Aidiyet Üzerine
"Nereliyim acaba?
Bunu kendime de sorar, bir cevap bulamam.
Coğrafyaya, mekâna dair bir bağlanma, bir aidiyet duygusu yok bende. Zihnimi eşiyor, hafızamı yokluyorum. Hep yollar, kıvrılıp giden tozlu yollar, eski dökülen otobüsler, kamyon karoserleri, tren rayları, vagonlar, kurum vs. "
Bunu kendime de sorar, bir cevap bulamam.
Coğrafyaya, mekâna dair bir bağlanma, bir aidiyet duygusu yok bende. Zihnimi eşiyor, hafızamı yokluyorum. Hep yollar, kıvrılıp giden tozlu yollar, eski dökülen otobüsler, kamyon karoserleri, tren rayları, vagonlar, kurum vs. "
Tarih boyunca aidiyet duygusu çeşitli şekillerde ifade edildi, bunu genellikle "Ev" kelimesinde görebilirsiniz.
Uzun süre evinin dışında biryerlerde kalan bir kişiye, döndüğünde "evim evim güzel evim" dedirten sebepler sorgulanmalı.
Sorgulanmalı ki ait olmak, ait hissetmek nedir, bir şeye ait olsak ne olacak gibi sorulara bir cevap üretebilelim.
İnsanın ait olduğu yer yada aidiyet hissettiği yer, kişiyi mıknatıs gibi çeker. Bu da kişide Özlem duygusunu besler.
Dolayısıyla ilk olarak aidiyet duygusunun kişide bir kişiye veya bir yere karşı Özlem duygusunu beslemesine yardımcı olduğu söylenebilir.
Fakat bu özlem duygusu öyle ufak boyutta bir özlem değildir.
Can sıkar.
Canı o kadar sıkar ki motivasyonu, morali günden güne düşürür.
Özlem duygusu hiç insana ağır gelir mi?
Gelir.
Eğer ait olduğun yer seni mıknatıs gibi kendine çekerse özlemin sırtında günden güne ağırlaşan bir yük halini alır.
Görmeden, duymadan, gitmeden duramazsın.
Aidiyet duygusu sadece gittikten sonra da anlaşılmıyor.
Aidiyet hissettiğin yer senin konfor alanındır aynı zamanda.
Bu noktada statükocusundur.
Ne kadar değişen koşullara uyum sağlayabilen biri olarak kendini lanse etsen bile konfor alanını değişikliğe uğratmak zor gelir.
Dolayısıyla gitmek de zordur, gittiğin yer de kalabilmek kadar.
Bu yüzdendir ki "bülbülü altın kafese koymuşlar, ille de vatanım demiş" gibi atasözleri türemiştir.
Aidiyet duygusunun oluşması için bulunduğun konumda güven içinde, mutlu ve huzurlu hissetmen gerekir.
Mutlu ve huzurlu hissedebilmek için de aynı duyguları paylaşabildiğin, yaşam stilinin benzediği insanlarla birarada olman gerekli.
İnsan yaşamak için gerekli tüm araçlara sahip olsa da bu araçları paylaşabildiği insanlara sahip olmadan mutlu olmaz.
Bu yüzdendir yalnız yenilen yemeklerin, izlenilen filmin, gezilen yerin tadı yoktur.
Zira insan sadece ekmekle yaşamaz.
Yazının başında kullandığım iddiaya ithafen, bir insanın bir insana "benim evim barkım sensin" dedirten kuvvetler, aidiyet duygusundan kaynaklanır.
Sonuç olarak soylenebilir ki, bir kişiye, bir yere ait hisseden insan kendini güvende, mutlu ve huzurlu hisseden bir insandır.
Biz de dünyada devamlı mutluluğu, huzuru arayan bir varlık olduğumuza göre aidiyet hissetmenin ne kadar önemli olduğunun anlaşıldığını varsayıyorum.
Zamanında bu konuyla alakalı bir şeyler de karalamıştım. Aşağıdaki bağlantıya tıklayarak okuyabilirsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder