Nevroz, Aile Eğitimi ve Anlamlandırma Problemi
Bu yazıya başlamadan önce Nevroz kavramının psikoloji biliminde her psikolojik problemler yaşayana nevrotik denemeyecek kadar detaylı bir kavram olduğunu belirtmek isterim. Yazının konusu da tam olarak nevrozla ilgili değil, genel olarak psikolojik bunalımlarla, problemlerle ve bunların sebepleriyle alâkalı. Elbette ki birden fazla sebep de sayılabilir psikolojik problemler için ama ben bu yazıda sadece psikolojik problemlerin anlamlandırma, aile eğitimi ve korku/kaygı ile ilişkisinden bahsedeceğim. Keyifli okumalar...
(Bir de şunu söyleyeyim; bu yazıda bilimsellik aramayın, ben sadece gözlemlerimden bahsedeceğim. Sonra kalkıp önüme makaleler falan koymayın.)
Nevroz, Aile Eğitimi ve Anlamlandırma
İnsanların yaşadığı ortam, duygusal durumları veya korkuları (tabi bu korkular da anlamlandırma ile ilgilidir) bu seçimleri etkileyen faktörlerdir.
Örnek olarak cin konusunu verebilirim. Bir kişi akli olgunluğa erişmeden sürekli cin peri korkusuyla büyütülürse artık onda kronik bir korku oluşur.
Kronik bir korku haline geldikten sonra artık kafasında hep bir cin fikri ile yaşayacaktır.
Eğer sürekli bu korkuyla yaşayıp, bu konu üzerinde uğraşırsan, gece rüzgarda hareket eden perdeyi rüzgarın değil, cinin hareket ettirdiğini düşünür durursun.
Dolayısıyla bu hayatı anlamlandırma ile alakalı kötü bir seçimdir. En akılcı ve rasyonel olan tabiat olayını bırakıp, en hastalıklı olan cin seçeneğini seçmiş olursun. Sebebi ise içinde büyütülen o korku.
Aynı şey ölüm fikri için de geçerlidir. Bir ailede sürekli ölüm korkusu yaşayan bir birey varsa, o bireyin çocuğu da ölüm korkusunu sık yaşayarak her şeyden ürkek yetişecektir. Fakat, ailenin sokağa çıkardığı özgür çocuklar ileriki yaşlarında genellikle bu problemi yaşamıyor.
Bir anne çocuğuna aşırı korumacı yaklaşırsa, o çocuk ister istemez ürkek ve pasif yetişecektir ve büyüdüğünde ne yaptığı yatırımlarında ne evlilik kararlarında hiçbir zaman tam bir cesarete sahip olamayacaktır. Sosyal ilişkileri de zayıf olacaktır.
Bu durum bize insanda bilinçaltının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Bilinçaltına küçük yaşlarda ne işlersen ileride hayatını onunla anlamlandırırsın ve bu senin ya mükafatın olur ya da kabusun.
Çocuk yetiştirmek bu yüzden sadece doğurup, besleyip, büyütmek değildir. Bir karakter inşasıdır. Yani, tamamen çocuğun karakter yapısının şekillenmesiyle ilgilidir.
Buna bakarak, evlatlarından şikayetçi olan çoğu anne babanın aslında kendi verdikleri eğitimden şikayetçi olduklarını söyleyebilirim.
Herhangi bir entelektüel bilgi birikimine sahip olmadan, akli olgunluğa erişmeden yapılan çocuklar Allah'lıktır. Bu çocuklae öyle iğrenç eğitimler alırlar ki ileride başarı sağlaması imkansızdır. Başarılı olmaları için Allah'ın doğrudan müdahalesi lazımdır adeta.
Velhasıl, şöyle özetleyebilirim:
Yetiştirme tarzı bilinçaltını etkiler,
Bilinçaltı anlamlandırma kabiliyetini etkiler,
Anlamlandırmalar bilinçaltı etkisiyle hastalıklı yapılarak hastayı dünyadan ve gerçeklerden koparır,
Böylece nur topu gibi bir psikolojik hasta ortaya çıkar.
Buna bağlı olarak, psikolojik hastalıkların çoğunda yetiştirilme tarzının etkisi olduğu ve her şeyin daha çocukken başladığı söylenmelidir.
Eğer psikolojik hastalıkları engellemek, güçlü karakterli bireylere sahip olmak istiyorsak aile kurma konusunda eşler psikolojik testlerden geçmelidir.
Verimli ve güzel seminerler, eğitimler almadan çocuk yapmamalılar. Anneleri aşırı korumacılık hususunda, babaları ise aşırı tutuculuk ve ilgisizlik konusunda uyarmalılar, eğitmeliler. Bunlar olmadan sağlıklı nesiller yetişmez.
Zira, kötü bir çiftçinin elinde en verimli tarla bile çölden farksızdır.
Yorumlar
Yorum Gönder