Öğrenci Andı: Kuru Milliyetçilik
Bir adam bir nehrin öteki tarafında yaşıyor ve onun lideri benim liderimle kavga etti diye, biz aramızda kavga etmediğimiz halde, kalkıp birbirimizi öldürmeye kalkışmamızdan daha aptalca bir şey olabilir mi?
- Blaise Pascal
Bir Türk olarak bu kararı doğru buluyorum. Neden?
(Okuduktan sonra "sen nasıl Türk'sün" diyenler olursa, sorun değil. Çok takılmıyorum zaten ırk kavramına)
⬇️⬇️⬇️
Almanya'da gurbetçi bir Türk'sünüz ve ilkokuldan bu yana sürekli "Alman'ım", "Varlığım Alman varlığına armağan olsun!" gibi sloganik cümlelerle eğitiliyor, büyütülüyorsunuz. Ne hissederdiniz?
Ben söyleyeyim. Tamamen bir kimlik karmaşası. Benim gibi kendini biyolojik irk kavramından soyutlamış, kültürel ırkları kabul eden biriyseniz bu çok da umrunuzda olmaz. Fakat, böyle değilseniz ileride bu kimlik karmaşası yüzünden oldukça sıkıntılar yaşayacaksınız.
Sistem sizi çocukluğunuzdan itibaren gömlek değiştirmeye, tek tipleştirmeye zorluyor. Bir anda kendinizi bir kişinin izinden gitmeye yemin ederken bulacaksınız.
Tabi, Atatürk gibi önemli bir şahsiyetin iyi yönlerinin izinden gitmekte bir problem yok. Yanlış anlaşılmasın.
Fakat, izinden gitmek ne demek? Tüm görüşlerini doğru saymak mı? Siyasi bir kült haline getirmek mi? Eğer mesele buysa ben bu durumu kabul etmiyorum.
Yemin etmek zorunda mısıyız peki? Bence hayır ama sisteme göre evet. Hayat, siyasi veya dini herhangi bir görüşümün farklı olduğu birinin fikirlerine uyacağıma neden tümden yemin edeyim?
Bu, liberal politikaları takip eden bir Türk olarak hem beni, hem de Türk olmayan diğer yurttaşlara sistemin bir dayatması olarak karşımızda beliriyor.
Teşbihte hata olmaz derler ama bu konuda teşbih bile muhtemelen suç sayılacaktır. 5816'dan yargılanmayayım durduk yere.
"Atatürk Milliyetçiliği = Kendini Türk Olarak Gören Herkes Türk'tür" diyorlar.
Her sabah Türk olmayan çocuklara Türklüğe varlığını armağan ettiriyordunuz zaten.
Bu çocuk kendini Türk hissetmek zorunda mı? Asıl soru o.
Bu coğrafya tarih boyunca birçok ırkın birçok kültürün tabiatı oldu, böyle bir coğrafyada sistem bize ne zaman tek tipliği dayatsa burnumuz boktan kurtulmadı.
Olmadı işte kardeşim. Mayamızda yok tek tiplik.
Ne zaman globalleşip liberalleştik, ne zaman bizden olmayanı da kucakladık, ne zaman özgürlük kapılarını açtık, işte o zaman bir nebze de olsa refah ile tanıştık.
Çünkü coğrafyanın ihtiyacı bu. Tek tip baskıcı düşünce değil ortak aklı istiyor.
Şimdi ise başka bir tek tipleştirmenin arifesinde olduğumuzdan sancılarımız, yoksulluğumuz yine gün yüzüne çıktı.
Eğer bir öğrenci andı ille de gerekiyorsa, tek kelime ile "Doğruyum" diyebilmek yeterlidir.
Baskılardan uzak, özgürlükle, sadece doğrunun yanında olarak ve doğruyu konuşarak...
Bunun dışındaki her şey slogandır. Biz ise slogana tokuz, hakikatlere açız.
Ekstra
Şöyle bir iddia gördüm, cevap vermeden edemeyeceğim;
⬇️⬇️
Ve daha bir çok zırva ile giden bir sözde bilgisel... Karşılaştırdığı özgürlükçü and'a bak bir de bizim baskıcı andımıza bak. Sahiden gülünç.
Bir bakalım neymiş bu "Pledge of Allegience" :)
Önce Amatör bir tercüme:
“Herkes için özgürlük, adalet ve tek bir millet olmayı sağlayan cumhuriyeti temsil eden abd bayrağına, sadakat ile bağlı kalacağıma tanrının huzurunda yemin ederim”.
İlginç bir anekdot ise şu ki:
Biz bu ant meselesini sorgulayamazken adamlar İçinde geçen "one nation under god" ibaresi için, din ve vicdan özgürlüğüne ve dolayısıyla anayasaya aykırılık nedeniyle aleyhine dava açmışlar ve bu dava kabul edilmiş.
Davayı açan ateist baba, kızının bu yemini hergün hergün okumaya mecbur bırakılmaması gerektiğini savunmuş. Abd yüksek mahkemesi ise 14 haziranda verdiği kararda babanın velayet hakkına sahip olmadığı ve bu nedenle kızı hakkında hiçbir karar veremeyeceği, tasarrufta bulunamayacağı gibi gerekçelerle kararı bozmuş.
Adamlar öğrenci andlarında hiçbir ırktan söz etmiyorlar. Sadece ekmek yedikleri ülkeye bağlılık yemini ediyorlar, kaldı ki bunda bir sorun yok. Herkes için özgürlük ve adalet vurgusu yapılıyor, kaldı ki bu da olması gerekendir.
Adamın teki kalkıp ulan ben ateistim benim Kızım neden tanrı huzurunda yemin etsin demiş ve kimse ne diyorsun ulan sen dememiş. Kızın bunu okumak zorunda dememiş. Bizimkilerin tam aksine...
Oldukça sorgulanabilir özgürlükçü bir anlayış.
Bir de bizim andımıza bakalım;
Türk olmayan birinin varlığını, Türk varlığına armağan etmek, Türk olmayan birine Türk'üm dedirtmek...
Bunlar en başlıca arızalar, diğerlerine zaten daha önce değinmiştim.
Hiç mi empati yetileriniz yok? Almanya'da yaşayan bir Türk olsanız ve bu minvalde bir andı sizi okutsalar mutlu mu olacaktınız?
Türk'üm ama;
"Alman'ım, varlığım Alman varlığına armağan olsun"
Hiç mi garipsemiyorsunuz bu durumu?
Kimsenin Türklük, araplık falan umrunda değil kardeşim. Bunu bir Türk olarak söylüyorum.
Özgürlük ve refah yoksa, insan gibi yaşama hakkı yoksa size kalsın kuru milliyetçiliğiniz.
Doğduğunuzda seçemediğiniz bir ırkı bu kadar yüceltmeye ne gerek var? İnsanız işte.
Bugün Türk gençleri "keşke Norveç'te bir bok olaydım" naraları atıyor, hala kuru milliyetçilik kasıyorsunuz.
Artık bu ilkel bakıştan vazgeçin, Abd ile de kendinizi kıyaslamaya hiç kalkmayın, ezilirsiniz.
Bugün bizler istediğimiz gibi fikrimizi beyan edemezken, ülkede düşünce suçluları geçmişten günümüze acı çekiyorken kimse bana sistemin baskıcı kurgulanmadığını iddia edemez.
Abd de Avrupa da mutlak düşünce özgürlüğüne sahip değildir. Fakat en azından onlar kadarına ulaşabilseydik, ülkede şu an çırpındığımız gibi çırpınmazdık.
Artık milliyetçilik çalışmaz. 2 şey var bundan böyle.
"Aç mısın, tok musun"
Başka meselemiz yok.
Kaynak mahiyetinde güzel bir veri;
Bir başka ilgili yazım;
Yorumlar
Yorum Gönder