Kayıtlar

Evlilik Üzerine: Sömürge

Resim
(Evlilik hususundaki bu seriye başlamadan önce ilk ön kabulüm, aile kurmaktan yana olduğum gerçeğidir. Bu yüzden serinin ilk yazısında yapacağım eleştirilerin, okuyucu tarafından bu ön kabule göre okunmasını tavsiye ediyorum .) Ciddi (düzenli) ilişkiler, evlilikler (çoluk çocuğa karışmak) gitgide azalıyor, daha da azalacak. İçinde bulunduğumuz koşulda azalmaması da beklenemezdi zaten. Zira bu koşullar dediğimiz olguların yaratıcıları da son derece tüketici ve günden güne cahilleşen toplumumuz aslında. Evlenme işini bu kadar abartan başka bir ülke yok çünkü. Evlenmek fiili, aile gibi değerli bir kavramı oluşturan yegâne eylemlerden biridir, bununla ilgili en ufak problem yoktur ama asıl problem yani bu işin abartılan kısmı Erkeğin Üstüne Kurulmuş Sömürü Sistemidir. Tamamen erkeğin canına okuma üzerine kurulmuş bu adetler furyasının başrolünü yine erkeğini “çok sevdiğini (!)” söyleyen kadınlar keyifle oynamaktadır. Bu adetler furyasının ne kadar masraflı olduğunu anlatmaya gerek duymuyor

Tolstoy ve Din: Çöküş

Resim
Istıraplı Yazar Tolstoy… 82 yıllık yaşantısı boyunca zenginlik, ün, iyi aile yapısı gibi çeşitli imkanlara sahip olmasına rağmen, hayatının çoğunda ıstıraba ve acıya hemhal olmuştur. Öyle ki, Lenin, Tolstoy’un bu dengesiz durumunu; “Bir yazar nasıl hem bu kadar cahil hem bu kadar aydın olabilir bir türlü anlayamıyorum,” sözüyle özetlemiştir. Tolstoy’un bu yazıya konu olmasının sebebi ise, yaşadığı acıların bugün hemen hemen herkesin yaşadığı sorunlarla paralellik göstermesidir. Tolstoy’un yaşadığı varoluş sancılarını yine onun kendi anlatımlarını temel alarak din/inanç boyutunda inceleyeceğim. Onun inanç dünyasını dönemlere ayırıp, ilk olarak inancını kaybettiği “Çöküş” döneminin üstünde duracağım. Böylece bir kişinin inanç dünyasından koparken hangi aşamalardan geçtiğine dair güçlü bir veri kazanmış olacağım. Alıntıların tümünü ise Tolstoy’un muazzam eseri olan “İtiraflarım” kitabından kullanacağım. Çöküş Tolstoy ailesi gibi Ortodoks Hıristiyan inancına göre vaftiz edilmişti. İlk, ort

Seküler Bilim

Resim
Bilim Nedir? 1. evrenin, evrendeki olguların ve olayların bir bölümünü ele alıp birtakım yöntem ve deney yolları kullanarak ve gerçeğe, gerçekliğe dayanarak birtakım yasalara ulaşan bilgi yolu, düzenli ve tutarlı bilgi. 2. yöntemle elde edilen ve uygulamayla doğrulanan, her zaman ve her yerde geçerlik ve kesinlik nitelikleri taşıyan yöntemli ve dizgesel bilgi. 3. Belli bir konuyu bilme isteğinden yola çıkarak belli bir amaca yönelen bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma süreci. Vikipedi Sekülerizm veya sekülarizm;  toplumda ahiretten ve diğer dinî, ruhanî meselelerden ziyade dünya hayatına odaklanılması yönündeki harekettir. TDK, sekülerizm kavramına karşılık olarak  dünyacılık  sözcüğünü önermiştir.  Vikipedi Seküler Bilim Bilimin revaçta olmaya başladığı yüzyıllardan bu yana özellikle bilimsel gelişmelerin ciddi bir ivme kazandığı yadsınamaz. Hayal olanlar gerçek oluyor, geçmişte imkansız olarak görülen çoğu şey gitgide olasılıklar kazanıyor. Bilimin bu karşı konulamaz gücünün karşı

Finance in the Ottoman Empire, 1453–1854

Resim
(This text was formed from article of P. Sevket. It just includes some specific information from the article. That's why, it doesn't include the complete article.) The Ottoman Empire was a crossroads of intercontinental trade. The early Ottoman enterprise was not a religious state in the making, but rather a pragmatic one. The Ottoman government secured the pilgrimage routes and tried to make the pilgrims' money transactions easier. After than, Islamic State features had been occuring day by day. The prohibition of interest in Islam prevented the development of credit because, while the practice of riba, the Arabic term for usury and interest, is sharply denounced in a number of passages in the Qur’an and in all subsequent Islamic religious writings.  During the heated debate about interest rate, Ebusuud Efendi, the prominent, state appointed religious leader (Seyhulislam) of the period, defended the practice from a purely practical point of view arguing that ab

Ölüm ve Gurur

Resim
Ecce homo! (İşte İnsan!) Yaklaşık 4.54 milyar yıllık Dünya ömründe, kesin bilinen bir hakikat, bir kavram var ise o da ölüm kavramıdır. Ölüm denen olgunun kendisi bu kadar ciddi olmasına rağmen, yaşam kavramının adeta bir eşek şakası olduğu kanaatindeyim. İnsanın sahip olduğu ortalama yaşam süresi Dünyanın ömrüyle kıyaslandığı vakit bir insan için yaşamın sadece tek bir an olduğunu söylemek yanlış olmaz. O halde bu kadar uzun bir süreç içerisinde insana biçilen bu zamanın neden bu kadar kısa olduğu yalnızca yaratıcının bileceği konulardan biridir. Gözlerimizi açtığımızda rengarenk bir dünya ile karşılaşıyoruz, ilk tanıştığımız şey annelerimizin kokusu ve sevdiklerimizin mutlu bakışlarıdır. Emekliyoruz, yürüyoruz, aşık oluyoruz, sevdiklerimizin teker teker ölmeye başladığını görüyoruz… İnsan ömrü adeta karanlıkta hızlıca yanıp sönen bir flaş kadar kısa. Böyle bir ortamda, ‘bu kadar kısa bir yaşamın amacı nedir’ sorusu gündeme gün geçtikçe daha fazla gelmektedir ve insanın farkındalığı a

YAKARIŞ

Resim
Rabbin seni terketmedi ve sana darılmadı da… Kur’an/Duha/3 Allah’ım göğsümde hissiyatım olan ağırlığın şerrinden sana sığınırım. Yalnızlığın düşürdüğü halin ahvalinden, derdest ve kimsesiz kalmaktan sana sığınırım. Seni unutup darda kaldığımı hissetmekten sinemi dağlayan acıyı senden başkasına şikayet etmekten yine sana sığınırım. Gece karardımı ay yerinde durur Ama ruh karardımı kalpte vicdan son bulur. İçinde sevgi ve saygı yeşertemediğim tek bir an… Tek bir an, hiç şüphesiz son nefesimi verip öldüğüm an olur. Olmasına olur da; Ben o anın yalnızlığından da yalnızca sana sığınırım… Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla 1. (Ey Muhammed!) Senin göğsünü açıp genişletmedik mi? 2,3. Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı? 4. Senin şânını yükseltmedik mi? 5. Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır. 6. Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır. 7. Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul. 8. Ancak Rabbine yönel ve yalvar. Kur’an/İnşirah

İntiharın Ekonomisi

Resim
Ölüm… Her canlı doğar ve ölür. Bilimsel olarak bakıldığında ise kişinin yaşamsal fonksiyonlarının kaybedilmesi haline ölüm denir. Peki, tanımını yapmak kolay da ölümü kabullenmesi de bu kadar kolay mıdır? Cevabı, gitgide niceliği eriyen bir çoğunluk için elbette ki “Hayır”dır. (Memento mori) Ölümlü olduğunu unutma Kabullenilmesi bu kadar zor olan ölümü bu kadar korkunç yapan nedir? Kişinin kaybı için ağıtlar yakılması, ölüm şeklinin korkunçluğu ya da sevenleri ve sevilenleri birdaha görebilme ihtimalinin kalmıyor oluşu mu?  Hayat ta her şeyin olabilme ihtimali varken,  ölüm  ihtimalleri yokedecek kadar güçlü bir kesinliğe neden sahiptir? (Mors Certa, vita Incerta) Ölüm kesindir, hayat değil. Bu soruların belirsizliği şöyle dursun, ölümün bile kurtulamadığı bir şey vardır o da her insanın ölümü farklı kucaklıyor oluşudur. Ölüm herkes için eşit bir şekilde karşılanmaz. Kimisi ölmeyi istemez; (Liberate me ex inferis) Beni cehennemden kurtarın! kimisi umursamaz; (Non fui, fui, non sum, non