Kayıtlar

Some Questions In Health

Resim
Effects of Globalization on Health With the rapid expansion of globalization and capitalism, income inequality has grown considerably. That process has been making access to healthcare services more difficult although the quality has been developing day by day.  When we look at Article 25 of the Universal Declaration of Human Rights , It includes that  " (1) Everyone has the right to a standard of living adequate for the health and well-being of himself and of his family, including food, clothing, housing and medical care and necessary social services, and the right to security in the event of unemployment, sickness, disability, widowhood, old age or other lack of livelihood in circumstances beyond his control. (2)  Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection."  It can be said that this issue, which has been declared in human rights, has been carried

Dilhun ile Münzevi

Resim
(Elindeki eskimiş fotoğrafı gösterir) Dilhun: Geçmişten kalan tek şey... Bu bana ne anlatıyor biliyor musun? Aslında ben hep yalnızmışım. Bir yalan içinde kendimi avutmuşum iki güzel söz, iki tebessüm ile. Kelimelerin de sözlerin de ardındaki samimiyetsizliği görememişim. Münzevi: Yalandan övgüleri de zorla söyletmişsindir. İnsanlar duymak istediklerini belli ederler. Bu, karşısındaki kişiye "bunu söylemem gerekiyor sanırım" dedirtir. Zorlamak sadece lafzen ya da fiilen olmaz, bir insana bir olguyu hissettirerek baskılamak, o işi yaptırmak da zorlamaktır. Yani, ardında en ufak gerçeklik ve samimiyet barındırmayan övgüleri sen talep ettin. Ona bunları söylemeye sen zorladın.  Dilhun: Sanırım öyle.  (Sessiz kalır ve düşünür. Ardından kısık bir sesle...) Dilhun: Ben sevilmeyi hak eden bir insan değilim. Olamadım... Münzevi: Ya kendini tanımıyorsun ya da oyuncağı elinden alınmış bir çocuğun serzenişleri bunlar.  Dilhun: Bunlar gerçek düşüncelerim

Evlilik Üzerine: Sömürge

Resim
(Evlilik hususundaki bu seriye başlamadan önce ilk ön kabulüm, aile kurmaktan yana olduğum gerçeğidir. Bu yüzden serinin ilk yazısında yapacağım eleştirilerin, okuyucu tarafından bu ön kabule göre okunmasını tavsiye ediyorum .) Ciddi (düzenli) ilişkiler, evlilikler (çoluk çocuğa karışmak) gitgide azalıyor, daha da azalacak. İçinde bulunduğumuz koşulda azalmaması da beklenemezdi zaten. Zira bu koşullar dediğimiz olguların yaratıcıları da son derece tüketici ve günden güne cahilleşen toplumumuz aslında. Evlenme işini bu kadar abartan başka bir ülke yok çünkü. Evlenmek fiili, aile gibi değerli bir kavramı oluşturan yegâne eylemlerden biridir, bununla ilgili en ufak problem yoktur ama asıl problem yani bu işin abartılan kısmı Erkeğin Üstüne Kurulmuş Sömürü Sistemidir. Tamamen erkeğin canına okuma üzerine kurulmuş bu adetler furyasının başrolünü yine erkeğini “çok sevdiğini (!)” söyleyen kadınlar keyifle oynamaktadır. Bu adetler furyasının ne kadar masraflı olduğunu anlatmaya gerek duymuyor

Tolstoy ve Din: Çöküş

Resim
Istıraplı Yazar Tolstoy… 82 yıllık yaşantısı boyunca zenginlik, ün, iyi aile yapısı gibi çeşitli imkanlara sahip olmasına rağmen, hayatının çoğunda ıstıraba ve acıya hemhal olmuştur. Öyle ki, Lenin, Tolstoy’un bu dengesiz durumunu; “Bir yazar nasıl hem bu kadar cahil hem bu kadar aydın olabilir bir türlü anlayamıyorum,” sözüyle özetlemiştir. Tolstoy’un bu yazıya konu olmasının sebebi ise, yaşadığı acıların bugün hemen hemen herkesin yaşadığı sorunlarla paralellik göstermesidir. Tolstoy’un yaşadığı varoluş sancılarını yine onun kendi anlatımlarını temel alarak din/inanç boyutunda inceleyeceğim. Onun inanç dünyasını dönemlere ayırıp, ilk olarak inancını kaybettiği “Çöküş” döneminin üstünde duracağım. Böylece bir kişinin inanç dünyasından koparken hangi aşamalardan geçtiğine dair güçlü bir veri kazanmış olacağım. Alıntıların tümünü ise Tolstoy’un muazzam eseri olan “İtiraflarım” kitabından kullanacağım. Çöküş Tolstoy ailesi gibi Ortodoks Hıristiyan inancına göre vaftiz edilmişti. İlk, ort

Seküler Bilim

Resim
Bilim Nedir? 1. evrenin, evrendeki olguların ve olayların bir bölümünü ele alıp birtakım yöntem ve deney yolları kullanarak ve gerçeğe, gerçekliğe dayanarak birtakım yasalara ulaşan bilgi yolu, düzenli ve tutarlı bilgi. 2. yöntemle elde edilen ve uygulamayla doğrulanan, her zaman ve her yerde geçerlik ve kesinlik nitelikleri taşıyan yöntemli ve dizgesel bilgi. 3. Belli bir konuyu bilme isteğinden yola çıkarak belli bir amaca yönelen bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma süreci. Vikipedi Sekülerizm veya sekülarizm;  toplumda ahiretten ve diğer dinî, ruhanî meselelerden ziyade dünya hayatına odaklanılması yönündeki harekettir. TDK, sekülerizm kavramına karşılık olarak  dünyacılık  sözcüğünü önermiştir.  Vikipedi Seküler Bilim Bilimin revaçta olmaya başladığı yüzyıllardan bu yana özellikle bilimsel gelişmelerin ciddi bir ivme kazandığı yadsınamaz. Hayal olanlar gerçek oluyor, geçmişte imkansız olarak görülen çoğu şey gitgide olasılıklar kazanıyor. Bilimin bu karşı konulamaz gücünün karşı

Finance in the Ottoman Empire, 1453–1854

Resim
(This text was formed from article of P. Sevket. It just includes some specific information from the article. That's why, it doesn't include the complete article.) The Ottoman Empire was a crossroads of intercontinental trade. The early Ottoman enterprise was not a religious state in the making, but rather a pragmatic one. The Ottoman government secured the pilgrimage routes and tried to make the pilgrims' money transactions easier. After than, Islamic State features had been occuring day by day. The prohibition of interest in Islam prevented the development of credit because, while the practice of riba, the Arabic term for usury and interest, is sharply denounced in a number of passages in the Qur’an and in all subsequent Islamic religious writings.  During the heated debate about interest rate, Ebusuud Efendi, the prominent, state appointed religious leader (Seyhulislam) of the period, defended the practice from a purely practical point of view arguing that ab

Ölüm ve Gurur

Resim
Ecce homo! (İşte İnsan!) Yaklaşık 4.54 milyar yıllık Dünya ömründe, kesin bilinen bir hakikat, bir kavram var ise o da ölüm kavramıdır. Ölüm denen olgunun kendisi bu kadar ciddi olmasına rağmen, yaşam kavramının adeta bir eşek şakası olduğu kanaatindeyim. İnsanın sahip olduğu ortalama yaşam süresi Dünyanın ömrüyle kıyaslandığı vakit bir insan için yaşamın sadece tek bir an olduğunu söylemek yanlış olmaz. O halde bu kadar uzun bir süreç içerisinde insana biçilen bu zamanın neden bu kadar kısa olduğu yalnızca yaratıcının bileceği konulardan biridir. Gözlerimizi açtığımızda rengarenk bir dünya ile karşılaşıyoruz, ilk tanıştığımız şey annelerimizin kokusu ve sevdiklerimizin mutlu bakışlarıdır. Emekliyoruz, yürüyoruz, aşık oluyoruz, sevdiklerimizin teker teker ölmeye başladığını görüyoruz… İnsan ömrü adeta karanlıkta hızlıca yanıp sönen bir flaş kadar kısa. Böyle bir ortamda, ‘bu kadar kısa bir yaşamın amacı nedir’ sorusu gündeme gün geçtikçe daha fazla gelmektedir ve insanın farkındalığı a