Kayıtlar

Sorularla Covid-19

Resim
Yazıya başlamadan önce belirtmeliyim ki Tıp, Viroloji, Biyoloji vesayre gibi bilimler benim uzmanlık alanım değil, ilgi alanımdır. Bu yüzden bu konuda konuşması gereken ilk önce bu alanda uzmanlık sahibi olanlardır. Alanım olmamasına rağmen bu konuda bu yazıyı yazıyor olma sebebim ise ilk olarak ilgi alanım olması, ikincil olarak uzmanlaşmaya çalıştığım alan olan Ekonomiye bu virüsün etkilerinin neler olduğunu ve olacağını tahmin edebilmek, ölçebilmek için bu konuyu zamanında araştırmış ve araştırıyor olmamdır. Böylece, şu da söylenebilir ki bu metin bireysel olarak yaptığım araştırmalardan ve çeşitli kaynaklardan beslendiğim bir metin olacaktır. Kısa sorular ve kısa cevaplardan oluşacak olan bu metnin, bu girizgâh ile okuyucu tarafından okunmasını tavsiye ederim. – Bu bir biyolojik silah mı, yoksa evrimsel bir durum mu? Bu bir biyolojik silah da olsa, evrimsel süreç sonucu meydana çıkan bir şey de olsa yapmanız gereken şeyler değişmeyecektir. Virüsten her halukârda kendini

Siyaset Üzerine: Apolitizm

Resim
“Siyaset; insanları, kendilerini ilgilendiren konularla haşır neşir olmaktan alıkoyma sanatıdır.” Paul VALERY Apolitik insan kavramı genellikle “siyasetle uğraşmayan, siyasi görüşü olmayan” anlamı ile kullanılır. Bu kavrama bu anlamın verilmesinde bir sorun yoktur, verilebilir, ama “siyasi görüşü olmayan insan ve siyasetle uğraşmayan insan” modeli, birlikte yaşamak zorunda olan insan için uygulanabilir bir model midir, kendini temsil edebilecek bir siyasi parti – kişi bulamayan bir insan apolitik midir, tartışılması gereken konulardır. İnsan doğası gereği politik bir hayvandır. Aristoteles İnsanlar, günden güne artmış ve gelecekte azalacak olan nüfusları ile, teorik olarak birlikte yaşamak zorunda olan bir türdür. “Sürüden ayrılanı kurt kapar” hamaset ile söylenen bir söz olmadığı gibi, bu sözün kuzuları, koyunları içeren hayvan grubu için mi yoksa insanlar için mi söylendiği bilinmeyedursun biz yine de insanların biyolojik olarak bir hayvan sınıfında olduğu gerçeğini unutm

Vergi Cehennemi: Hakkın Sesleri

Resim
Önceden kibardım. İnsanlara karşı, inançlara, ideolojilere ve her şeye karşı. İsim vermez, üstü kapalı bir şekilde eleştirilerimi yapar insanların anlamasını beklerdim. Sonra farkettim ki, her şeye karşı kibar olmam, hakikate zulmetmekten başka bir şey değildi. Doğrudan ve aleni söylenen sözlerin yerini, kibarlıkla ve dolaylı yoldan söylenen sözler tutmuyordu. Yazılarımı daha önceden planlamadığım ve kalemime gelen sözleri ölçmeyi pek tercih etmediğim için bu yazının gidişatında yazıyı bir siyasi eleştiriye mi, toplum eleştirisine mi çevireceğim bilmiyorum ama siz bunu okurken, bu yazıyı sadece bir hakikat çağrısı olarak almanız benim için yeterli olacaktır. Şimdi girizgahı ve bahsettiğim kibarlığı bırakıp, hakikat olarak bildiklerimi anlatmaya başlayabilirim. Gitme ey yolcu, berâber oturup ağlaşalım: Elemim bir yüreğin kârı değil, paylaşalım: Ne yapıp ye’simi kahreyleyeyim, bilmem ki? Öyle dehşetli muhîtimde dönen mâtem ki! .. Ah! Karşımda vatan nâmına bir kabristan Yatıyor şimdi… Nas

Some Questions In Health

Resim
Effects of Globalization on Health With the rapid expansion of globalization and capitalism, income inequality has grown considerably. That process has been making access to healthcare services more difficult although the quality has been developing day by day.  When we look at Article 25 of the Universal Declaration of Human Rights , It includes that  " (1) Everyone has the right to a standard of living adequate for the health and well-being of himself and of his family, including food, clothing, housing and medical care and necessary social services, and the right to security in the event of unemployment, sickness, disability, widowhood, old age or other lack of livelihood in circumstances beyond his control. (2)  Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection."  It can be said that this issue, which has been declared in human rights, has been carried

Dilhun ile Münzevi

Resim
(Elindeki eskimiş fotoğrafı gösterir) Dilhun: Geçmişten kalan tek şey... Bu bana ne anlatıyor biliyor musun? Aslında ben hep yalnızmışım. Bir yalan içinde kendimi avutmuşum iki güzel söz, iki tebessüm ile. Kelimelerin de sözlerin de ardındaki samimiyetsizliği görememişim. Münzevi: Yalandan övgüleri de zorla söyletmişsindir. İnsanlar duymak istediklerini belli ederler. Bu, karşısındaki kişiye "bunu söylemem gerekiyor sanırım" dedirtir. Zorlamak sadece lafzen ya da fiilen olmaz, bir insana bir olguyu hissettirerek baskılamak, o işi yaptırmak da zorlamaktır. Yani, ardında en ufak gerçeklik ve samimiyet barındırmayan övgüleri sen talep ettin. Ona bunları söylemeye sen zorladın.  Dilhun: Sanırım öyle.  (Sessiz kalır ve düşünür. Ardından kısık bir sesle...) Dilhun: Ben sevilmeyi hak eden bir insan değilim. Olamadım... Münzevi: Ya kendini tanımıyorsun ya da oyuncağı elinden alınmış bir çocuğun serzenişleri bunlar.  Dilhun: Bunlar gerçek düşüncelerim

Evlilik Üzerine: Sömürge

Resim
(Evlilik hususundaki bu seriye başlamadan önce ilk ön kabulüm, aile kurmaktan yana olduğum gerçeğidir. Bu yüzden serinin ilk yazısında yapacağım eleştirilerin, okuyucu tarafından bu ön kabule göre okunmasını tavsiye ediyorum .) Ciddi (düzenli) ilişkiler, evlilikler (çoluk çocuğa karışmak) gitgide azalıyor, daha da azalacak. İçinde bulunduğumuz koşulda azalmaması da beklenemezdi zaten. Zira bu koşullar dediğimiz olguların yaratıcıları da son derece tüketici ve günden güne cahilleşen toplumumuz aslında. Evlenme işini bu kadar abartan başka bir ülke yok çünkü. Evlenmek fiili, aile gibi değerli bir kavramı oluşturan yegâne eylemlerden biridir, bununla ilgili en ufak problem yoktur ama asıl problem yani bu işin abartılan kısmı Erkeğin Üstüne Kurulmuş Sömürü Sistemidir. Tamamen erkeğin canına okuma üzerine kurulmuş bu adetler furyasının başrolünü yine erkeğini “çok sevdiğini (!)” söyleyen kadınlar keyifle oynamaktadır. Bu adetler furyasının ne kadar masraflı olduğunu anlatmaya gerek duymuyor

Tolstoy ve Din: Çöküş

Resim
Istıraplı Yazar Tolstoy… 82 yıllık yaşantısı boyunca zenginlik, ün, iyi aile yapısı gibi çeşitli imkanlara sahip olmasına rağmen, hayatının çoğunda ıstıraba ve acıya hemhal olmuştur. Öyle ki, Lenin, Tolstoy’un bu dengesiz durumunu; “Bir yazar nasıl hem bu kadar cahil hem bu kadar aydın olabilir bir türlü anlayamıyorum,” sözüyle özetlemiştir. Tolstoy’un bu yazıya konu olmasının sebebi ise, yaşadığı acıların bugün hemen hemen herkesin yaşadığı sorunlarla paralellik göstermesidir. Tolstoy’un yaşadığı varoluş sancılarını yine onun kendi anlatımlarını temel alarak din/inanç boyutunda inceleyeceğim. Onun inanç dünyasını dönemlere ayırıp, ilk olarak inancını kaybettiği “Çöküş” döneminin üstünde duracağım. Böylece bir kişinin inanç dünyasından koparken hangi aşamalardan geçtiğine dair güçlü bir veri kazanmış olacağım. Alıntıların tümünü ise Tolstoy’un muazzam eseri olan “İtiraflarım” kitabından kullanacağım. Çöküş Tolstoy ailesi gibi Ortodoks Hıristiyan inancına göre vaftiz edilmişti. İlk, ort